Belçika Krallığı, daha sık kullanılan adıyla Belçika, Batı Avrupa’nın en güzel, en modern şehirlerinden birisidir. Hem Avrupa Birliği’ne hem de NATO’ya üye olan Belçika, özellikle son yıllarda “en yaşanabilir ülkeler” listesinde başlarda yer alıyor. Belçika’nın bizim ülkemize kıyasla çok çok az, 12 milyona yakın nüfusu var, ancak bizi kendine hayran bırakan pek çok özelliği var. Batısında Kuzey Denizi, doğusunda Almaya, Lüksemburg, kuzeyinde Hollanda, güneyinde ise Fransa var. Hal böyle olunca da Avrupa’nın tam ortasında yer alan Belçika’nın Avrupa’nın olumlu özelliklerini tam olarak aldığından bahsetmek de mümkün. Ülkenin Pazar ekonomisi, sanayisi ve hizmet sektörü çok gelişmiş olduğu için Belçika’da refah seviyesi, halkın yaşam kalitesi çok yüksek. Doğal olarak da “Belçika’ya mı gitsek, taşınsak mı acaba?” Diye düşünmüyor da değiliz. O zaman bir bakalım ne var, ne yok şu Belçika’da, neden bu kadar popüler ve tercih edilir hale gelmiş? Ben, Belçika’yı cazibe merkezi yapan özellikleri sizin için listeledim. Umarım sizi de cezp eder!
1. Belçika’da eğitim şart!
Bir ülkenin, ulusun, halkın gelişimi için eğitimin ne kadar önemli olduğu konusunda açıklama yapmaya zaten gerek yok. Bizim hayranlık duyduğumuz, aslında yaşamak istediğimiz ülkelerle aramızdaki fark da temelde eğitim sistemindeki farklılıklar, eksikler, yanlışlardan geliyor. Şöyle anlatayım Belçika’da ülke ekonomisinin yaklaşık dörtte biri eğitime harcanıyor. Yani “eğitim şart” cümlesi Belçika’da tam anlamıyla ete, kemiğe bürünmüş. Ülkede 6 yaşından 18 yaşına kadar eğitim zorunlu. 2, 5 yaş ve 6 yaş arasındakiler de devletin anaokullarında eğitim görmekteler. İlkokulda çocuklara temel olarak matematik ve dil eğitimleri veriliyor, diğer branşlara da hazırlık yapılıyor. Bu arada öğrenciler ilgi ve yeteneklerine göre doğru alana yönelmeleri için çalışmalar yapılıyor. Ortaöğretimde de çocuk genel, teknik, sanat ve mesleki okullardan birine yönlendiriliyor. Bu durumda hem öğrencinin ilgi ve yetenekleri değerlendirilmiş hem de ona seçme hakkı verilmiş oluyor. Ortaöğretimin ardından da okumaya devam etmek isteyenler yüksek öğretime başlıyor, hemen bir mesleğe yönelmek isteyenler ise çıraklık eğitimine başlıyor. Hal böyle olunca vasıfsız ya da eğitimsiz kimse kalmıyor, herkes kendi zihinsel, duyusal ve fiziksel yetilerine ve ilgilerine uygun bir işe sahip oluyor. Bu da demek oluyor ki, geçinmek, para kazanmak, iş bulmak gibi kaygılar yaşanmıyor.
2. Resmi bir dil ya da millet kavramı yok!
1815 yılında Napolyon; Birleşik Hollanda, İngiltere ve Prusya kuvvetlerine yenilince istila edilen topraklar da sahipsiz kaldı. İttifak güçleri de ellerinde kalan toprakları nasıl paylaşacağına karar veremeyince devletlerin arasında mini bir ülke kurmaya karar veriyorlar. Hal böyle olunca da 1830 yılında Belçika kuruluyor. İşte bu sebeple de ülkede Fransızca, Hollandaca, Almanca gibi çok sayıda farklı dil kullanılabiliyor. “Herkes kafasına göre takılıyor” da diyebiliriz.
3. İslamiyet’i resmi din olarak tanıyan tek Avrupa ülkesi!
Avrupa genelinde görülen İslamiyet düşmanlığı, Belçika’da yok. Orada İslamiyet, resmi din olarak kabul ediliyor, resmi olarak Müslüman din adamları görev yapıyor ve devlet maaş veriyor. Hatta Belçika’daki resmi okullarda seçmeli ders olarak İslamiyet dersi veriliyor.
4. Çok milletli bir yaşam!
Ülke kurulduktan ve belli bir refah seviyesine ulaşıldıktan sonra ülke yaşanabilir, hatta iyi seviyede yaşanabilir konuma gelmiş. Bir de ülke kalabalık olmadığından oturma izni almak da diğer Avrupa ülkelerine göre çok kolaymış. Dolayısıyla dünyanın tüm ülkelerinden gelen kişiler rahatlıkla oturma izni ve vatandaşlık alabilmişler. Aradan geçen yıllar içinde ülke çok dilli, çok milletli bir ülke haline gelmiş. Ve altını çizmekte fayda var ki, Belçika’da millet, milliyet çatışmaları da neredeyse hiç yaşanmıyor.
5. Rüya gibi güzel şehirler!
Ülkede mimarinin estetiğine ilginç bir şekilde fazla önem verilmiş. Şöyle ki Belçika’daki şehirlerin ve çoğu binanın geçmişi Orta Çağ dönemine dayanmakta. Ancak neredeyse “değerli” diye addedilen binaların neredeyse hiç birinin gerçek bir hikayesi yok. Ne zaman güzel bir bina görüp hikayesini merak etseniz, karşınıza masallardan çıkmış gibi sevimli, ancak çok da gerçek olamayacak bir hikaye anlatılıyor. Yani masallar diyarından küçük ve çok da kalabalık olmayan bir Belçika rüya gibi şehirlere sahip.
6. Belçika’da gayet rahat bir hayat var!
Ülkenin vatandaşlarına sunduğu yüksek refah seviyesinden mi, yoksa suç oranının düşük olmasından mı bilinmez. Ancak Belçika’nın vatandaşlarına sunduğu yüksek seviyede eğitim ve kültürel olanaklar burada mutlu bir hayat yaşanmasına olanak veriyor. İnsanlar genel olarak hayatlarından memnun ve kendilerini güvende hissediyorlar. İşte bu yüzdendir ki, Belçikalılar; sakin, acele etmeye gerek duymayan, işe, güce bir mola verip hayatın tadını çıkarmayı bilen insanlar. Çalışan herkesin düzenli olarak günlük ya da yıllık izin kullanabildiği, tatiline gidebildiği, işsizlik gibi bir kavramınsa henüz sözlüklerinde bulunmadığı bir ülkede yaşamak güzel olsa gerek. Zaten mantıklı düşünmekte fayda var; ülke küçük, nüfusu az, alt yapı düzenli, trafik, bir yerlere geç kalma gibi sorun yok.
7. Belçika birası şahane!
Az alkol ya da çok alkol fark etmez, ancak alkol seven herkes öyle ya da böyle bira içiyor. Her ne kadar ülkemizde bilinen 4 -5 bira markası olsa ve genelde tatları birbirine benziyor olsa da, Belçika birası içmeden bira hakkında kesin bir yorum yapmayın derim. Belçika’ya yolu düşen herkesin aşık olurcasına içtiği Belçika birası tam bir efsane. Değişik damıtma şekillerinin uygulandığı çeşitli biralara çok büyüleyici bir tat gelmiş.
8. Yemek konusunu artık aşmışlar!
Biz Türk mutfağının, yemeklerinin lezzetinin ülke sınırlanırını çoktan aştığını biliyoruz. Etlisinden, zeytinyağlısına, fırın yemeklerinden, tencere yemeklerine Türk mutfağı bir Doğu, Batı sentezi şeklini almıştır. Ama belki de ününü hiç duymamış olabilirsiniz, ama Belçika mutfağı da tadı damağınızda kalacak lezzetlerle dolu. Özellikle sokaklarda dolaşırken sizi cezbeden enfes yemek kokularına karşı koyamayabilirsiniz. Kendi ellerinizle soyacağınız patates kızartması, çikolata budur denilecek değişik aromalı çikolatalara bulanmış waffleları, türlü soslarla tatlandırılmış midyeleri midelere bayram günü güzelliğini yaşatıyor. Belçika’da kahvaltı yapacaksanız tuzlu ya da tatlı krepler, öğle yemeği için “comfort food” adı verilen sıcacık lezzetler, öğleden sonra atıştırmalık midyeler, akşam için de geyik mi dersiniz, tavşam mı, güvercin mi müthiş etler sizleri bekliyor.
9. Belçika çikolatasına gel!
Ülkemizden en çok işçi göçü Almanya’ya yaşandığı için bizler oradan gelen akrabalarımız, eş, dost sebebiyle daha çok Alman çikolatasını biliyoruz. Ancak çikolatanın anavatanı kesinlikle başta İsviçre, onu takiben de Belçika’dır. Bir çikolata maksimum ne kadar lezzetli olabilir diye düşünmeyin sakın, bir Belçika çikolatası yemediyseniz, aslında gerçek bir çikolata tatmamışsınız diyebilirim. Ülkenin sokakları sanki çikolata şelalesinden geçiyormuşçasına misler gibi çikolata kokuyor, baharatlı, sütlü, bitter, kuruyemişli, meyveli ve daha onlarca çeşit çikolata damaklarda eriyor. Bizim hep çakmasını içtiğimiz sıcak çikolatayı da bir de Belçika sokaklarındaki küçük bir kafede için derim!
10. Belçika’da festivaller bir harika?
Belçika’da her ne kadar tek dil, tek millet gibi kavramlar olmasa da gelenek ve görenekler çok önemlidir. Bu kapsamda festivallere çok önem verilir. Tüm halk yıl boyunca düzenlenen irili ufaklı festivallerle şenlenirler. Örneğin her yılın 2 Mayıs gününü izleyen Pazar günü, Saint –Sang kilisesinde dini bir tören yapılır. Temmuz ayının son Pazar gününde de Fur –nes’de “Cezalılar Günü” kutlanır. Bununla birlikte folklorik bir nitelik taşıyan “Altın Araba” gibi dinsel günler de coşkuyla kutlanır. Ülkedeki her “farklılık” ya da “detay” kesinlikle bir festivalle kutlanıyor. Bunlardan “Kediler Geçiti çok renkli bir festivaldir. Ayrıca cadılar, çilek, bira, horoz, kurbağa gibi adlandırdıkları şenlikleri de mevcuttur. Yani ülkede refah, huzur hakim olduğundan halk da eğlenceye doyar. Yılın hangi ayında Belçika’ya giderseniz gidin bir festivale katılma şansınız olur.
harika devamni bekleriz isvicre hakinda yazi istiyoruz tesekurler
harika bir sehir
He tasinizida taraginizida satın gelin Belçika ya gelin’gelin ve hatta gelirken hiç bir şey almayın yanınıza burda hepsini’butun hayallerinizi gerceklestirirsiniz
Oraya turkler araplar pakistanlilar gitmemiş tabi guzep olur..
Hehehe , gelin de gorun bitik bi sehir nasil oluyormus her yer uyusturucu bagimlilari cocuklara kotu ornek olan cocuklar dolu burasi , turk,arap,zenci,arnavut,bulgar,polonyali,pakistanli vesayre dolu ( brukselden bahsediyorum) belcikanin insani cok irkcidir adamlarda hakli nedeni ise yabancilar ulkenin aminakoydu diyelim. Issizlik orani yukseldi , eger paran varsa kaliteli bi hayat yasarsin askeri maas alirsan 1500€ 650€kira odersen sirf acindan olursun kimse suratina bakmaz .okudum neymis yemekleri meshurmus sabahtan aksama kadar patates kizartmasi, domuz sosis yigerler bira esliginde, bi yemek kulturu yok,cikolatasi 1 kere 2kere yersin sonra yemezsin haliyle birakin bu bati ozentinize onlar bizlere ozeniyo, belcikalilar kadar irkci,supyanci,iki yuzlu,genis insanlar yoktur. Diger sehirleri zaten irkcilik diz boyu,hepsi musluman dusmani, ama yok ben gidip onlar gibi olacam diyorsan domuz eti her gun sarap icecem diyorsan, olur ama unutuma her zaman bi yabanci suratli olarak kalicaksin ne yaparsan yap yani. Suc orani yokmus yaziyor bide bence google bi yazin belcika suc oranlari diye Nice gencler insanlarida omurleri cezaevinde gecti 4duvar arasinda kafayi tirlatilar.
Yemek konusuna katilmiyorum. Turkiye’den gelen biri icin burada cok fazla yemek secenegi yok. Evet patates kizartmasi ,waffle ,cikolata ,krep ,sokak lezzetleri vs var. Ama bunlar bir yere kadar. Belcika’ya ait cok fazla yemek yok midye,et yahni vs o kadar. Ayrica her sey yazildigi kadar toz pembe degil.”Bruksel bitikhane ” isimli arkadasin dediklerinede katiliyorum.
Merhaba. Yazınızı çok beğendim fakat biraz eleştirmenizi, bize olumsuz taraflarından da bahsetmenizi isterdim.
2000 Euro aylık geçim için yeterli olur mu?