Var olan şeyleri yokmuş gibi kabul etmek bir alışkanlık haline gelebiliyor. Ortada görünür ve oldukça büyük problemler varken bunları görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz zamanlar oluyor. İngilizcede elephant in the room “odadaki fil” kalıbı sıkça bu durum için kullanılıyor. Odada büyük bir fil var, eşyaları dağıtıyor, senin önüne geçip görüş açını değiştiriyor, yoluna çıkıyor ama sen odada fil yokmuş gibi davranıyorsun. Bu yok sayma durumu her gün filin büyümesine sebep oluyor.

Peki, olanı niçin görmezden gelmeyi seçiyoruz? Ya da fil zannettiğimiz kadar büyük mü?

Genellikle bir şeyle mücadele etmekten çekindiğimiz daha doğru bir tabirle kaçtığımız zamanlarda o şeyin olmadığını var saymaya başlarız. Bir şeyi sürekli olarak görmemeye çalışmak onu daha fazla zihnimizde tutmak anlamına gelir ki bu durum küçük bir problemi bile aşamayacağımız kadar büyükmüş gibi algılamamıza neden olur.  Kaçtıkça büyütür, büyüdükçe daha çok kaçarız. Bu bir kısır döngü haline gelir. Problemler yığılmaya başlar. İşe hangi problemi çözmek ile başlayacağımızı bilemeyince yok sayma durumuna erteleme de eklenir.  Döngü büyüyerek devam eder.

Görmek, fark etmek ve kabul etmek temel çıkış noktalarıdır. Belki birileriyle durumu paylaşmak da olayı iyice görmek açısından faydalı olabilir. Fakat yok saymaya eğilimli kişiler problemleri o kadar büyük algılar ki onlar için bunu başkalarıyla paylaşmak, onları sıkmak, bunaltmak, kendinden uzaklaştırmak anlamına gelebilmektedir. Bir problem yumağı içinde kalmış kişi, kaybetme travması ile yüzleşmek istemediğinden sessiz kalmayı, her şey yolundaymış gibi davranmayı tercih eder.

Bu kişiler daima gülerler, çokça konuşurlar, “her şey yolunda” mesajı verirler. Duygularını tanımlamaktan, kötü hissediyor olmaktan kaçınmaları da bu durumda etkilidir. Belki de duyguların tanımlanması demek, görmezden gelinen şeyin apaçık ortaya çıkması demektir.  Bu da farklı bir kaçış olarak kendini gösterir. Fakat bu kaçış ne zamana kadar sürer?

Bir gün odaya girdiğinde fil artık seni odaya sokmayacak kadar büyümüştür.  Görmezden gelme ihtimalin hiç kalmamıştır. O büyük fille yüzleştiğin an kapıdan içeri girmek için kendini zorlamak yerine filin gözlerine bakmayı tercih edersin. Böylece onunla anlaşmanın bir yolunu bulmayı denersin. Fark etmek demek çözüm için adım atmak demektir. Yavaş yavaş fil küçülmeye başlar odada bir alan açılır. İşte bu nokta kabul noktasıdır.

Duyguları, problemleri, olan her şeyi olduğu haliyle kabul etmek, tahmin edilenden daha rahatlatıcıdır. Görmezden gelmeye çalışmak oldukça büyük bir efor sarf etmeyi gerektirir. Enerji kaçaklarına sebep olur. Hem problemler büyür hem de idrak edilemeyen şey için bir noktadan çözüme ulaşmaya çalışma ihtimali azalır.

O halde ne yapmalıyız?

Duygularımızı tanımlamaktan çekinmeyerek işe başlayabiliriz. Korkmak, üzülmek, stresli olmak, kendini yetersiz hissetmek, öfke gibi tüm duygular insanidir. Her biri oldukça normaldir. Öncelikle bunların normal olduğunu kabul etmeliyiz. Sürekli iyi hissetmek gibi bir zorunluluğumuz olmadığını fark ettiğimizde bizi kötü hissettiren şeyleri idrak etmemiz kolaylaşır. Bunu hem kendimizle hem de sevdiklerimizle paylaşabilmemiz mümkün olur.

Bu durum ikili ilişkilerde de böyledir. Karşımızdaki kişiye olan kırgınlığımız, kızgınlığımız ya da bizi kötü hissettiren durumlar ancak farkında olarak çözülebilir. Örneğin; ilişkinde yaşadığın sorunları kapatıyor musun? Ya da fark ettiğin sorunlarla alakalı çözümleri nerede arıyorsun? Bu soruların cevapları problemlerden kaçıp kaçmadığına dair fikir verebilir. Eğer karşındaki insanın niçin o şekilde davrandığını merak ediyorsan, bununla ilgili varsayımlarda bulunmak yerine konuyu niçin ona sormuyorsun? Belki de tahmin ettiğin gibi bir şey değildir. Belki de senin üzülmeni gerektirecek büyük bir problem yoktur. Net olmak ve direkt sormak çözümü kolaylaştıracaktır.

Sözün özü, hem kendimizle olan ilişkimizde hem de karşılıklı ilişkilerde farkındalık oldukça önemli ve belirleyicidir. Travmaları veya problemleri yok saymak mümkün değildir. Sorun her ne olursa olsun bundan kaçmamak, onunla yüzleşmek ve filin büyümeden onu gördüğümüzü kabul etmek kurtarıcı olacaktır. Elbette duygularımızı ifade etmekten çekinmemek de etkili bir çözümdür.

 

Keyifli ve enerji dolu bir gün dilerim.

Dr. Yasemin GEÇERLER