Depresyon, Hastalık Sebeplerinin Başında Geldiği İçin Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Depresyondan Bahsedelim Diyor!

Depresyon, dünya genelinde hastalıkların başlıca sebebi olarak görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün en son çalışmalarına göre günümüzde dünya genelinde 300 milyon kişi depresyon içinde yaşıyor. Depresyon oranları özellikle 2005 ve 2015 yılları arasında % 18’lik bir artış gösterdi. Zihinsel sağlık sorunları yaşayanlara karşı her hangi bir geçerli desteğin olmaması, zihinsel sorunların toplumda kötü damgalanma şeklinde algılanması korkusu ve toplum, üretim dışına atılma kaygısı insanları depresyonla yaşamaya mahkum ediyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO), bir yıl süren en son çalışması olan “Depresyon: Hadi Konuşalım” kampanyası, 7 Nisan 2017’de bir üst seviyeye geçti. Kampanyanın amacı; dünyanın her yerinde depresyon içindeki kişilere hem tedavi hem de yardım hizmeti verebilmek.

Dünya Sağlık Örgütü Genel Sekreteri Dr. Margaret Chan, çalışmada elde edilen depresif insan sayısının yüksekliği dolayısıyla, tüm ülkelerin zihinsel sağlık yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğinin ve acilen tedaviye başlanması gerektiğinin altını çiziyor.

Bu bakımdan atılabilecek ilk adım, zihinsel hastalıklarla ilgili önyargı ve ayrımcılıkların yıkılması olmalı. Dünya Sağlık Örgütü Akıl Sağlığı ve Madde Kullanımı Departmanı Müdürü Dr. Shekhar Saxena, zihinsel hastalıklarla ilgili kampanyanın “depresyon” diye adlandırılmasının bu damgayı yıkma amaçlı olduğunu söylüyor. Çünkü depresyon halindeki bir kişinin tedavisinde en önemli detay, hastanın her hangi bir kaygı duymadan güvenli bir şekilde sorununu konuşabilmesidir.

En acil ihtiyaç, depresyon tedavisine yatırım!

Acilen depresyon tedavisine yatırım yapılması gerekiyor. Dünya genelinde pek çok ülkede depresyon tedavisi önemsenmiyor ya da çok yetersiz bir şekilde devam ediyor. Hatta ekonomik ve sosyal açıdan en gelişmiş ülkelerde bile depresyon hastalarının sadece yarısı gerçekten gerektiği gibi tedavi görebiliyor, diğer yarısı içinse pek umut yok. Ortalama bir değer söylersek, devletlerin sağlık bütçelerinin sadece % 3’lük bir bölümü zihinsel sağlık tedavilerine harcanıyor. Düşük gelirli ülkelerde bu oran % 1 iken, çok yüksek gelirli ülkelerde bu oran en fazla % 5’e çıkıyor.

Aslında olaya şöyle bakmak daha doğru olur; zihinsel sağlığa yatırım yapmak ülkeler için çok mantıklı. Sağlıklı bir ruhsal, zihinsel durum için harcanan 1 dolar, aslında daha sağlıklı ve daha verimli çalışan kişilerden devletlere 4 dolar olarak geri dönüyor. Çünkü zihinsel sağlık demek bütünsel sağlık demektir. Bu da çok daha verimli ve kaliteli çalışan bireyler anlamına geliyor.

Depresyon tedavisi genellikle ya konuşma ya ilaç tedavisi ya da her ikisini birlikte uygulandığı bir tedavi yöntemi şeklinde gerçekleşiyor. Aslında bu her iki yaklaşım da, uzman olmayan sağlık çalışanları kısa bir eğitim sürecinden geçirilerek ve Dünya Sağlık Örgütü’nün mhGAP Müdahale Kılavuzu kullanılarak uygulanabilmektedir. İşte bu bağlamda dünya genelinde tüm gelir düzeylerinde 90’dan fazla ülke, bu kılavuzu kullanarak depresyon ve diğer pek çok zihinsel rahatsızlığı tedavi etme seferberliğini başlattı.

İhmal, pahalıya mal oluyor!

Dünya Sağlık Örgütü, 2016 yılından 2030 yılına kadarki 15 yıl içinde, düşük, orta ve yüksek gelirli 36 ülkedeki tedavi ve tüm sağlık giderlerini yaklaşık olarak hesapladı. Buna göre depresyon başta olmak üzere diğer zihinsel rahatsızlıkların ihmal edilerek tedavi edilmiyor olması dünyaya yılda ortalama 1 trilyon dolar ekonomik kayıp olarak geri dönüyor. İşte bu dev kayıp aslında evlerden, işverenlerden, hükümetlerden karşılanıyor. İnsanlar çalışmadıklarında ya da verimli çalışamadıklarında onunla aynı evi paylaşan ev halkı zarar ediyor. Daha az üretken çalışanlara sahip olan işverenler zarar eder. Gereğince üretemeyen ve yüksek sağlık harcamaları gerektiren vatandaşlar yüzünden de devletler zarara uğrar.

Depresyon ve diğer hastalıkların ilişkisi

Dünya Sağlık Örgütü, depresyon ve diğer bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında ciddi bir ilişki olduğunu tespit etmiştir. Şöyle ki depresyon; madde kullanımı, diyabet, kalp ve damar hastalıkları gibi pek çok ciddi hastalığa yakalanma riskini artırıyor. Aslında bunun tam tersi de geçerli olabilir. Yani saydığımız bu hastalıklara yakalanmak da depresyon riskini artırıyor.

Depresyon, özellikle her yıl dünya genelinde yüz binlerce kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan intihar için ciddi bir risk arz ediyor. Dünya Sağlık Örgütü Akıl Sağlığı ve Madde Kullanımı Departmanı Müdürü Dr. Shekhar Saxena, “depresyonunun ne olduğunun anlaşılması ve bununla nasıl mücadele edilebileceğinin öğrenilmesi önemlidir ve doğru bir başlangıçtır. Ancak en az bunun kadar önemli olan bir diğer husus da, zihinsel tedavi hizmetlerinin yaygınlaşması, dünyanın en ücra köşesindekiler tarafından bile ulaşılabilir olmasıdır” şeklinde açıklama yaptı.

Depresyon; normalde gülen, eğlenen, günlük yaşamından memnun olan insanların 14 gün ve daha uzun süreli olarak enerji kaybı, iştah artması ya da azalması, az veya çok uyuma gibi değişimler sergilemesiyle anlaşılabilir. Kaygı, kararsızlık, konsantrasyonun bozulması, huzursuzluk, değersizlik, suçluluk, umutsuzluk, kendine ya da başkasına zarar verme eğilimi veya intihar etme düşüncesi depresyon belirtileri olarak sayılır.