Uzmanlık tıptan bilime, spordan sanata kadar gerçek bir ustayı amatörden ayıran şeydir. Uzmanların öyle doğduğu mu yoksa yaşla bağlantılı olarak o hale mi geldikleri psikolojideki uzun tartışmalardan birisidir. Kim olduğumuzda genetik mi yoksa deneyim mi daha büyük rol oynuyor? Son yıllarda tartışmanın sonradan olunur kısmına daha fazla dikkat gösteriliyor. Uzmanlık tutarlı bir uygulama ile elde edilebilen bir şey.

Peki insanlar nasıl uzman haline geliyorlar? Bazıları gerekli yetenekle mi doğuyorlar? Yoksa çalışma ve egzersizle mi uzman oluyorlar?

uzman olmak ne kadar zor

Uzmanlık Tam Olarak Nedir?

Kimin uzman olup olmadığını göstermek kolay olabilir ancak uzmanlığın resmi tanımı o kadar da kolay değil. Ne kadar bildiğinizle mi alakalı? Bir işi iyi yapmakla mı alakalı? Peki bir şeyde iyi olmakla o konuda uzman olmanın farkı ne?

Frontiers in Psychology’de yayınlanan bir makaleye göre şöyle: “Uzmanlık bir konuda veya özel bir görevde elit, zirve veya çok yüksek bir performans düzeyi göstermektir. Uzman durumuna erişen kimse uzman, virtüöz, usta, dahi gibi sıfatlar alabilir. Bunlar o kişinin o konuda zirvede olduğunu gösterirler. Uzmanın uzmanlık alanı el işçiliğinden spora, müziğe, bilime ve matematiğe kadar her şey olabilir.”

Peki uzmanlığı neden farklı terimler ile ifade ediyoruz? Her kelimenin kişinin ne tür bir uzman olduğuna dair kendi anlamları var. Eğer uzmanlıkları sıkı çalışmanın bir sonucu olarak algılanıyorsa, usta veya virtüöz denilebiliyor. Eğer yetenekleri içten, doğuştan geliyorsa dahi olarak adlandırılabilirler.

Uzmanlığın temel bileşenlerinden bazıları arasında bilgi, yetenek ve başarı bulunuyor. Uzman olan insanların sahip oldukları bilgiler onları o konunun en bilgili insanları haline getirirler. Ayrıca bu bilgileri nasıl ve ne zaman kullanacaklarını da bilirler. Bu yetenekler genelde öğrenilirler ancak doğal yeteneklerden de kaynaklanabilirler. Ayrıca uzmanlığı olan insanlar bu konuda normal bir insandan çok daha fazla şey başarabilirler.

Ne Kadar Sürer?

Son zamanlarda bir konuda uzman olmak için o konuya 10.000 saat çalışma ve pratik deneyimi ayırmak gerektiğine dair bir fikir ortaya çıktı. 1993 yılında yapılan çalışmaya göre araştırmacılar konservatuardaki başarılı kemancıların 20 yaşından itibaren ortalama 10.000 saatlerini pratik yapmak için harcadıklarını keşfettiler.

Müzik grubu The Beatles’ın 1960’larda 10.000 saatlik bir müzik çalma deneyimi elde ettiği ded söyleniyor. Ayrıca Bill Gates’in de Microsoft’u yaratmadan önce 10.000 saatini programlamaya harcadığı söyleniyor. Bu duruma göre bir insanın bir konuya ayıracak 10.000 saati varsa, neredeyse her konuda uzman olabilir gibi görünüyor.

Bu fikir çok popüler hale geldi ama ne kadarı doğru? Bir konuya 10.000 saat harcamak gerçekten uzman olacağınız anlamına geliyor mu?

Florida Üniversitesi’nden Anders Ericsson satranç, spor, müzik ve tıp gibi pek çok alandan uzmanları incelemiş. Ayrıca bu kişilerin uzman olmak için neler yaptıklarını değerlendirmiş.

10.000 saat kuralına ilişkin bazı temel problemlerin şunlar olduğunu söylüyor:

  • İlk olarak, müzikteki öğrenciler 20 yaşından itibaren iyi kemancılar olsalar da, usta değillermiş. Yani çok iyi çalıyorlarmış ancak bu, bu sanatta uzman oldukları anlamına gelmiyor. Bir konuda gerçekten uzman olmak için Ericsson 20-25 bin saat ayırmak gerektiğini düşünüyor.
  • Ayrıca tüm yetenekler aynı değiller. Bazı yeteneklerin 10.000 saatten daha azına ihtiyacı varken, bazılarının daha fazlasına ihtiyacı var.
  • Kemancılara dair yapılan araştırmanın kusurları da var. Her ne kadar öğrenciler ortalamada 10.000 saat çalışsalar da, yarısı çok daha fazlasını harcamış.

Herkes Uzman Olabilir mi?

Ericsson amatörü uzmandan ayıran şeyin kasti deneyim olduğunu düşünüyor. Sıradan deneyim insanların bir işte yetenekli olmalarını sağlayabilir ancak gerçek uzmanlık için o seviye ve bilginin sınırlarını zorlayacak şekilde pratik elde etmek gerekli. Bu tip bir uygulamada konsantrasyonun yüksek olması, mevcut yetenek düzeyinin dışında çalışılması, hedefler konması, bir eğitmenden talimat ve eğitimler alınması gerekli.

“Bir konuya dair 10.000 saat boyunca aynı şeyleri tekrar etmek gerçek bir uzman için yeterli değildir. Bunun yerine konsantre, hedef odaklı ve bilinçli bir uygulama yapmak, konfor alanından dışarı çıkmak, yetenekleri esnetmek gerekir.”

Ericsson bilinçli bir pratiği uzman olmanın temeli olarak görse de, tüm araştırmacılar bu sonuca katılmıyorlar. Son zamanlardaki bazı araştırmalarda bilinçli pratiğin önemli olmasına karşın yetenekli ve yeteneksiz arasındaki farkı belirleyen tek faktör olmadığı belirtiliyor. Psikologlar tam olarak hangi faktörlerin olduğundan tam olarak emin olmasalar da kişilik özellikleri, fiziksel özellikler ve genel zeka da rol oynayabilir.

Yani gerçekten efor ve zaman harcamayı göze alarak bir konuda uzman olabilir misiniz? Bu soru psikologların merakını cezbetmeye devam ediyor ama düzenli pratiğin yetenek ve bilgide artış sağladığının şüphesi yok. Bir konuda zamanla uzman olup olamayacağınızı bilmek için denemek gerekiyor. Kovalamaya başlamadan önce ilginiz, zamanınız ve tutkunuz olup olmadığına elbette dikkat etmek gerekli.

Uzmanlık Nasıl Elde Edilir?

Peki gerçek bir uzmanlık için ne yapmak gerekli? Uzman olmak için hangi adımları takip etmek gerekli?

Efor Gerektirir

10.000 saat kuralı bir efsane olsa da bu fikrin bir kısmı doğru: uzman olmak için çok efor sarfetmek gerekir. Herhangi bir alanda uzman olan insanlar o konuya çok ciddi bir zaman, enerji ve işgücü harcıyorlar. Eğer bir konuda uzman olmak isterseniz, sizin de bu zamanı ortaya koymaya gönüllü olmanız gerek. 10.000 saat sürmese bile çok zaman alacaktır.

Bilinçli Pratik Gerektirir

Çalışmaya başlamanın üç farklı türüne dair yapılan bir çalışmada, bilinçli pratiğin en etkilisi olduğu görülmüş. Araştırmacılar ABD’deki Ulusal Heceleme yarışmasının katılımcılarının çalışma yöntemleri ve performanslarına bakmışlar. Bilinçli pratik, yani çalışma ve ezberleme, keyfi okuma ve soru cevaplama gibi tarzlardan daha iyi çıkmış.

İlginç şekilde bilinçli pratik en zor ve en keyifsiz çalışma şekli olarak görülmüş. Bu tekniği sürdüren katılımcıların zihinsel zorlanma düzeyleri de daha yüksek olmuş. Araştırmacılar bu zihinsel zorlanmanın bazen bir bilinçli uygulamanın temel bir parçası olabileceğini düşünüyorlar. İçsel ödülü daha az olsa da, bu özelliğe sahip bireyler uzun vadeli hedeflerine daha bağlı kalabilmişler ve böylece yarışmada daha iyi performans göstermişler.

Ancak yapılan son çalışmalardan bir tanesinde, bilinçli pratiğin geçmişte inanılandan daha az önemli olabileceği ortaya kondu. Araştırmacılar biriken pratiğin performans ve yetenekler konusunda bireysel farklılıklar hususunda çok büyük bir rol oynamadığını keşfetmişler.

Önceki çalışmaların bir meta analizinde araştırmacılar pratiğin performanstaki bireysel farkların sadece %12’sinden sorumlu olduğunu keşfetmişler.

Ancak pratik yine de önemli. Analizde yer alan neredeyse tüm çalışmalarda, pratik ve performans arasında pozitif ilişki varmış. İnsan ne kadar çok pratik yaparsa, ilgi alanında o kadar iyi performans gösteriyor.

Araştırmacılar konunun da önemli olduğunu belirtiyorlar. Eğitim konusunda bireysel performans farklılığı pratiğe göre sadece %4 değişirken, sporda %18, müzikte %21, oyunlarda ise %26 düzeyinde. Yani müzik, spor ve oyunlar gibi konularda pratik daha büyük rol oynuyor. Profesyonel ve eğitim performansında ise daha az.

Peki uzmanlık gelişiminde başka ne önemli olabilir?

Zorlanmak Önemli

Pratik bir yeteneği geliştirmek için temel ancak uzman olmak için kendinizi sürekli daha iyisini yapmaya, daha fazla öğrenmeye, yeni bilgi ve yetenekler edinmeye zorlamanız gerekli. Aynı yetenekleri tekrar tekrar kullanmak sizi o alanda daha iyi yapabilir ama gerçek bir uzmanlığa yol açmayabilir.

Eğitim psikologu Lev Vygotsky, yakınsal gelişim alanı adını verdiği bir öğrenme konseptini ortaya koydu. Bu alanda kişinin mevcut yetenek düzeyinin hemen dışındaki yetenekler var. Kişi bunları henüz kendisi yapamıyorsa da, daha yetenekli bir mentorun yardımı ile yapabilir. Bu yeni yetenekleri sürekli araştırarak, ustalaşarak ve sonra yakınsal gelişim alanını genişleterek, yetenekler öğrenilebilir ve geliştirilebilirler.

Uzman olmak devamlı olarak bu yakınsal gelişim alanında çalışmayı gerektiriyor. Bir alandaki yeteneklerde çok iyi hale gelseniz de, bu daha büyük uzmanlığın çok uzakta olduğu anlamına gelmiyor. Daha fazla öğrenme, daha fazla bilgi ve daha iyi performans daha fazla zorlanma ve pratik ile mümkün.

Sonuç Olarak

Zekanın uzmanlarla bizi ayıran şey olduğunu düşünsek de araştırmalar gerçek uzmanlığı içten gelen yeteneklerden ziyade edinilen bilgilerden kaynaklandığını gösteriyorlar. Bazı insanlar fiziksel yetenekler veya gerekli aletlere erişim gibi doğal kaynaklara daha yakın doğabilirler. Ama uzman olmak için efor ve pratik gerekir.

Uzmanlar bile her zaman mükemmel değillerdir. Uzmanlar da hata yaparlar ancak kendi hatalarını fark edip bunlardan ders almasını bilirler. Hatalar bir geribildirim şeklidirler. Ne yapmayacağımızı bize söylemenin yanında neyi deneyebileceğimizi de gösterebilirler. Uzmanlar bu hataları fark eder, düzeltir ve bu bilgiyi gelecekte kullanırlar.

Araştırmacılar uzman olmak için neler gerektiğini tartışmaya devam ediyorlar. Ancak zaman, efor ve tutku gerektirdiği bir gerçek.