New York Times, 25 Mart 2009’da; “Yalnızlık zayıf fiziksel ve zihinsel sağlığa yol açar.” dedi. Benzer şekilde, 31 Ocak 2011 tarihli BBC haberleri, yalnızlığı “gizli katil” olarak telaffuz etti.

Yalnızlık Nedir?

Genellikle farklı şekillerde ama ortak özelliklerle tanımlanmıştır.
Ortak bir tanım: Yalnızlık veya yalnız olma durumu’dur.
Diğer tanım ise: Yalnızlık, yalnız başına olma ile ilgili değildir. Bunun yerine, yalnız hissetme ve izole olma algısıdır ve akli durumdur.
Yalnızlık; kişinin hayatında anlam bulamaması, olumsuz ve hoş olmayan hisler, eksik sosyal ilişkilerle ilgili öznel, olumsuz bir his veya tecrit hissi vb. şekilde ifade edilebilir.

Yanızlık Kişiyi Nasıl Etkiler?

Yalnızlık, yaşlılık döneminde depresyonun çok özel bir semptomu olabilir. Sigara içilmesinden daha tehlikeli olduğu bildirilmiştir, yalnızlık yüksek derecede intihar düşüncesine yönlendirebilir. Alzheimer hastalığı ve diğer demans hastalıklarını, ayrıca otoimmün ve kardiyovasküler sistemini etkiler ve tetikler. Bu sonuçlarla birlikte yalnızlığın; refahın azalması ve muhtemelen immünolojik bozulma veya nöro-endokrin değişiklikler yoluyla fiziksel sağlığa olumsuz etkisi vardır. Yalnızlık, hastanede yatmanın ve bakım evlerine yerleştirilmenin gizli nedenleri arasındadır.

Yalnızlık Artık Başlı Başına Bir Hastalık Sayılıyor

Bu zamana kadar yalnızlık zihinsel sağlık sorunlarının bir belirtisi olarak görülüyordu; ancak şimdi yaşlılar(60 yaş ve üzeri) için yalnızlık, kendi içerisinde bir hastalık haline gelmiştir. Bunu söylemek için epidemiyolojik, fenomenolojik ve etyolojik sebepler var.
Bununla birlikte, ortak bir insan duygusu olan yalnızlık, her birey için karmaşık ve eşsiz bir deneyimdir. Tek bir ortak nedeni yoktur, bu nedenle bu zararlı zihinsel duygunun tedavisi oldukça farklıdır. Okulda arkadaş edinmeye çalışan bir çocuk, yakın geçmişte eşini kaybeden yaşlı bir şahsa göre sorunlarını çözmek için farklı stratejilere ihtiyaç duyuyor. Yalnızlığı anlamak için “yalnız” terimiyle ne demek istediğimizin yanı sıra, çeşitli sebepler, sağlık sonuçları, semptomlar ve yalnızlık için potansiyel tedavilere yakından bakmak önemlidir.

Yalnızlık Çekmek ve Patolojik Yalnızlık

Yalnızlık yaşayan bir kişi yanında kimsenin olmadığını düşünür ve bu nedenle de biyolojik işlev bozukluğu, psikolojik sıkıntı ve davranış sorunları geliştirme riskini artırır. Sıklıkla yaşlı erişkinlerde görülür ve uygun teşhis, bakım ve yönetimi gerektiren felsefesi, komplikasyonları ve nedenleri vardır. Buna ‘patolojik yalnızlık’ denilebilir.
Patolojik yalnızlığa bağlı sorun dünya çapında artmakta ve bir hastalık olarak ele alınması gerekmektedir; bir hastalık durumu ya da bir semptom ya da sadece sosyal bir kavram olarak değil başlı başına bir sorun olarak görülmelidir. Yaşlılıkla ilişkili en büyük problem olarak tanımlanmıştır. Çalışmalar yalnızlığın; tek başına yaşayanlar arasında daha yaygın olduğunu göstermektedir.

Bazı Koşullar Yalnızlığı Artırıyor

Yaşlı nüfusun artmasına ilaveten, değişen yaşama durumları, örneğin; yalnız yaşayan veya ilişkileri zayıf olan insanlar, yalnızlığın temel taşıyıcıları arasındadır. Ekonomik bağımlılık ve ödeme gücü yalnızlık geliştirmede önemli katkıda bulunmaktadır. Ayrıca; aile türü, sosyal ağ gibi çevresel faktörler, ulaşım sorunları ve ikamet yeri, nüfus göçleri vb. yalnızlığın bazı diğer önemli faktörleridir.

Kadınlar Erkeklerden Daha Yalnız

Kadınların erkeklerden daha fazla yalnızlık ve tecrit riski taşıdığı bildirilmektedir. 2004 itibariyle; 1.23 milyon yaşlı erkek ve 3.68 milyon yaşlı kadın yalnız yaşıyor ve yalnızlık çekiyor. Başka bir istatistik bilgisine göre, yaşlı erkeklerin yaklaşık % 2-3’ünün yalnız yaşadığı, diğer % 3’ünün ilişkisiz ve asosyal yaşadığı bilinirken; yaşlı kadınların % 7-8’inin tek başına yaşadığı ve diğer % 6-7’sinin asosyal olduğu biliniyor. Bu sayı gün geçtikçe artmaktadır.

Yalnızlık Sebeplerine Göre 3’e Ayrılıyor

Durumsal yalnızlık: Sosyoekonomik ve kültürel ortam, durumsal yalnızlığa katkıda bulunur. Tatsız deneyimler, ihtiyaçlar ve sosyal ilişki düzeyleri; nüfus, kişiler arası çatışmalar, kazalar, felaketler ya da boşluk sendromu vb. gibi çeşitli çevresel faktörler yaşlılık döneminde yalnızlığa neden olmaktadır. Yaşlı nüfusun artan ömrü ve kadın nüfusunun daha fazla olması; kadınlarda durumsal yalnızlığın gelişmesinde önemli bir faktördür.

Gelişimsel yalnızlık: Her birimizde doğuştan gelen bir samimiyet arzusu veya başkaları ile ilişkilendirilmesi ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç bir insan olarak gelişmemiz için gereklidir. Bu ihtiyacın yanı sıra, bireyselciliğe de yüksek bir ihtiyaç var; bu da kendimizi bilmek ve geliştirmekle ilgili olduğundan bir parça yalnızlık gerektiriyor. En iyi gelişim için, ikisi arasında bir denge olmalıdır. Bir kişi bu ihtiyaçları doğru bir şekilde dengeleyemediğinde, hayatında anlam kaybına neden olur ve bu da o kişide boşluk ve yalnızlığa neden olur. Kişisel yetersizlikler, gelişimsel açıklar, önemli ayrımlar, sosyal marjinalite, yoksulluk, yaşam düzenlemeleri ve fiziksel/psikolojik engeller genellikle gelişimsel yalnızlığa neden olur.

Dahili yalnızlık: Yalnız olmak aslında bir insanı yalnız bırakmaz. Bu kişiyi yalnız kılan tek başına olma algısıdır. Benlik saygısı düşük ve benlik saygısı az olan insanlar, diğerlerinden daha yalnız hissetmekteler. Bu tür yalnızlıkların sebepleri; kişilik faktörleri, kontrol odağı, zihinsel sıkıntı, düşük benlik saygısı, suçluluk hissi veya değersizlik hissi ve durumlarla baş etme stratejilerinin kötü olmasıdır.

Yalnızlığın Teşhisi

Yaşlılarda sıkıntı ve işlev bozukluğuna yol açan yalnızlık, pek çok açıdan değerlendirilebilir ve bu nedenle bir hastalık varlığı olarak teşhis edilebilir. Yalnız bir kişi genellikle mutsuz, çaresiz veya dışlanmış hissediyor. Etkileşimlerde güçlük çekiyor; terk edilmiş ve yalnız hissediyor. Yaşlılarda yalnızlığın teşhisi için aşağıdaki önlemler kullanılabilir:

• Ayrılma ya da boşanmaların seviyesi
• Birikmiş aşınma ve yıpranma seviyeleri
• Fiziksel / zihinsel sağlık durumunun tamamı
• Sosyal çevre
• Yalnızlık ve bunun sıklık derecesi

Yalnızlığın Tedavisi

Yalnızlığa müdahale edilebilir. Bu müdahaleler kişilerin durumuna göre; beklentileri kontrol etmek için bireyselleştirilmeli ve toplumsallaştırma kapasitelerini geliştirmelidir. Davranışsal eğitim, yalnızlık sıklığını ve derecesini değiştirmeye yardım edebilir. Sosyal kontaklar ve davranış düzenlemeleriyle yalnızlık algısı değiştirilebilir. Dolayısıyla, yalnızlık, geri döndürülemez bir durum olmaktan çok tedavi edilebilir bir durumdur. Bu müdahalelerin yanı sıra; bir şeylerle meşgul olmak, hisleri paylaşmak, başkalarıyla vakit geçirmek, sorunları tartışmak, etkileşimlerini sürdürmek, başkalarına yardım etme, kendini soyutlamaktan kaçınma, kaliteli ilişkiler geliştirme gibi diğer kullanışlı stratejiler uygulanabilir.

Yalnızlığın Sağlığa Etkileri

Yalnızlık, genellikle refahın azalmasıyla sonuçlanır ve depresyon, intihar davranışı, uyku sorunları, iştah rahatsızlığı vb. sonuçlar doğurabilir.

Yalnızlığın patolojik sonuçları; alkol tüketimi, benlik saygısını kaybetme, aşırı kaygı, güçsüzlük ve stres gibi kişilik ve uyum bozuklukları geliştiren yetişkinler arasında daha fazla görülür. Yalnızlığın bir kişiyi fiziksel hastalıklara yatkınlaştırdığı kesindir çünkü bağışıklık, kardiyovasküler ve endokrin sistemi üzerinde olumsuz bir etkisi vardır. Tutarlı, ezici ve yaygın yalnızlık stres geliştirir ve nihayetinde ciddi fiziksel hastalık haline dönüşür.

Yalnızlık hissi ve yalnız kalma, yaşlılık döneminde motor becerilerin azalması ile ilişkili bulunmuştur. Ayrıca hafıza zayıflamasına ve öğrenme güçlüğüne neden olur ve kişiyi Alzheimer hastalığına yatkın hale getirebilir. Bir Hollanda çalışma raporunda yalnız hisseden kişilerin, yalnızlık yaşamayanlara kıyasla klinik demans geliştirmesi daha olası bulunmuştur.

Yalnızlık artık önemli bir halk sağlığı sorunu haline geldi. Keder, korku, yorgunluk ve bitkinliğe yol açar. Böylece, aynı zamanda bir insanı hasta yapar ve gün içinde işlev görmesini engelleyerek iyileşmeyi engeller.