Vücut, kendi kendini iyileştiren inanılmaz bir makinedir ve günlük hayattan kaynaklanan küçük hasarlar nedeniyle kendini sürekli onarmaktadır. Vücudumuzun küçük sıyrıklardan ve hatta daha ciddi kazalardan iyileşme yeteneği, ona çok fazla bilinçli düşünce vermemize (tabi varsa) gerek kalmadan gerçekleşir. Kertenkeleler ve semenderler gibi bazı organizmalar, tüm vücut parçalarını tamamen yenileyebilir. Peki, bunun nasıl gerçekleştiğini bilsek yenilenme, insanlar için de mümkün olabilecek bir yetenek olabilir mi?

Dr. Robert Becker, bu olasılığı araştırmak için New York’taki Veterans Health Administration’da deneyler yaptı ve burada meslektaşları ile birlikte, vücudumuzun kendini iyileştirme yeteneğini olan biyoelektrik bileşenini keşfetti. Önceleri, sinir sisteminin vücuttaki tek elektrik sistemi olduğu düşünülüyordu. Ancak Dr. Becker’in araştırması, bizim içimizde de güç algılanan bir DC (doğru akım) voltaj iletimi olduğunu buldu. Bu akımların, akupunktur meridyenleri ile ilişkili olduğu bulundu ve bir yaralanmanın yeri ve ciddiyeti hakkındaki bilgiyi iletmek için vücut tarafından bir iletişim ağı olarak kullanıldıkları Dr. Becker tarafından kuramlaştırıldı.

Dr. Becker’ın deneylerinin sonuçlarına göre bu akımlara bir müdahalenin gerçekleşmesi durumunda iyileşme tamamen engellenebilirdi. Dr. Becker bir dizi testte, DC elektrik akımlarının uygulanmasıyla yaranın iyileşmesini hızlandırmayı ya da yavaşlatmayı başardı. Bu akımlar, kemik kırıklarının tipik iyileşme sürelerini azaltabildi ve tedaviden önce iyileşemeyen kemiklerin iyileşmesini sağladı. Bu yöntem sayesinde, doğal koşullar altında yenilenme kabiliyeti olmayan hayvanlar olan kurbağalarda, mucizevi bir şekilde uzvun tam olarak yenilenmesi mümkün oldu.

Dr. Becker bu zayıf akımları, yaranın yakınındaki hücrelere uyguladığında, bunların “farklılaştıklarını” ya da nitelikli bir hücreden (deri ya da kan hücresi gibi), bir kök hücreye dönüşeceklerini fark etti. Bir kök hücre, herhangi bir hücre türü olma potansiyeline sahiptir. Kök hücreler, onarım için gereken herhangi bir hücrenin şeklini alabildiklerinden dolayı iyileşme için idealdir. Açık bir şekilde görülüyor ki bu akımın gücü ve doğru akışı, vücudumuzun kendini onarma yeteneği için gereklidir.

Bu doğal elektromanyetik şifa akımının keşfi büyük bir dönüm noktası olmuş olsa da bu keşif, kurbağanın uzuvlarının hangi şekle dönüşeceğini nasıl “bildikleri” sorusuna yanıt vermedi. Bu keşif aynı zamanda semenderin uzvunun orijinal haline ne şekilde döneceğini nasıl bildiğini veya bir kertenkelenin kuyruğunun ne kadar süreyle yeniden büyümesi gerektiğini de hesaba katmıyor. Dr. Becker, yeni hücrelere hangi şekli alacakları konusunda bilgi vermek için DC akımıyla birlikte ek bir kuvvetin çalıştığından şüphelenmişti.

Dr. Becker bedeni çevreleyen, bilimin henüz tam olarak tespit edemediği ya da açıklayamadığı bir tür düzenleyici zeka alanı olması gerektiği sonucuna vardı. Elde edilen bu sonuç, canlıların DC elektromanyetik alanlarını ölçmek için yoğun bir şekilde çalışan Yale Üniversitesi profesörü Dr. Harold Saxon Burr’un bulgularıyla bağlantılıdır. Burr, tohumlardan ağaçlara, hayvanlara ve insanlara kadar tüm organizmaların alanlarındaki dalgalanmaları kaydetti ve bu alanların ay döngüleri, güneş lekeleri ve fizyolojik süreçler gibi doğal örüntülerden etkilendiğini buldu.

Burr, tüm canlıları çevreleyen enerjiyi Yaşam-alanı (Life-field) veya kısaca “L-field” olarak düşündü. Burr bu alanı temel olarak, yaşam formlarının sahip oldukları şekilleri almalarına neden olan bir jöle kalıbı olarak gördü. Eğer bir gün insanın yenilenmesi ile ilgili olan kodu çözebilirsek bunu yapabilmek, bu güç fark edilen enerji akımlarının potansiyelini nasıl teşvik edeceğimizi daha iyi anlamamız yoluyla ve vücudumuz ile onun çevresinde yer alan zeka alanı arasındaki elektromanyetik iletişimi en üst düzeye çıkarmakla gerçekleşebilir.