Popüler kültür ve bileşenleri eğlence sektörü, kozmetik, moda ve gıda endüstrisi tüm insanlara, özellikle de gençlere her şeyin fiziksel görünümden ibaret olduğunu tetikleyici bir tutumda. Elbette bunda sosyal medyanın da payı büyük. En zayıf, en ince, en güzel olmak ve bunları bir takıntı haline getirmek hem beden hem de ruh sağlığımız için giderek daha da büyük bir tehdit haline gelmekte.

Bu yazımızda iki beslenme bozukluğunun psikolojik faktörlerini ayrıntılı bir şekilde anlatmak istiyorum. Anorexia nervosa ve bulimia nervosa. Aslında bu iki bozukluğun temelinde de kilo takıntısı ve dış görünüm kaygısı yer alıyor. Ergenlik çağındaki bireyler ve genç kızlar bu bozuklukları ne yazık ki daha çok yaşıyor.

Literatürde anorexia “loss of appetite” olarak geçiyor fakat bu tam olarak doğru bir norm değil. Anoxia hastaları aslında açlardır, kendilerini açlıktan ölme raddesine gelene kadar aç bırakırlar.

Bulimia nervosa ise, düzensiz ve tekrar halindeki yeme bozukluğudur. Bulimia da davranışlar birbirini karşılamaktadır. Kişinin aşırı yemek yeme davranışının ardından kendiliğinden kusma, aşırı egzersiz görebiliriz. Vücut ağırlığı normal aralıkta olmasına rağmen buradaki problem, “aşırı yeme” nin ardından bedenin ideal ağırlığını korumak için sarf edilen çaba sonucunda oluşan yo- yo mücadelesidir.

Anorexia nervosa ve bulimia nervosa kadınlarda erkeklere oranla 10 kat daha fazla görülmektedir.
Uzmanlar yemek bozukluklarını etkileyen pekçok psikolojik faktör bulunduğunu söylemekte. Bunların başında kontrol sorunu, depresyon/hoşnutsuzluk, dış görünüşünden memnuniyetsizlik ve beslenme kısıtlamaları geliyor.

Mükemmelliyetçilik ve Kontrol Mücadelesi

Alman doktor Hilde Bruch (1904-1984) kendini kontrol etme çabasının yemek bozukluklarına etki eden en önemli psikolojik faktör olduğunu vurgulamıştır. “Good girls” olma arzusu obsesif bir şekilde yeme ve kilo kontrolünü beraberinde getiriyor. Ne ilginçtir ki kontrol mücadelesi genç bireylerin bu durumdan gurur duymalarına neden oluyor. Mükemmeliyetçiler kendilerine ulaşılamaz hedefler koyar. Genç kadınlar da kendileriyle ilgili genel hedeflerine yeme ve kilo hedefleri ekliyor. Yeme bozukluğu yaşayan insanlar kendilerinin nasıl hissettiğinden çok nasıl göründüklerine önem veriyorlar.

Depresyon-Öz Saygı

Depresif semptomlar ve düşük özsaygı toplumda nasıl göründüğüne, diğer insanların kendilerini nasıl algıladığına ve değerlendirdiğine ağırlık verir. Yeme bozukluğu olanlar diğerlerinin özsaygılarına daha çok bağılı oluyor. Depresif semptomlar problematik yeme davranışlarında da önemli rol oynuyor. Negatif ruh hali aşırı yemek yemeyi tetiklemektedir.

Negatif Vücut Görüntüsü

Fiziksel görünüm kişinin kendi kilosunu ve görünümünü değerlendirmede kritik bir rol oynamaktadır ve yeme bozukluğunun gelişmesinde önemli bir faktördür. Diğer faktörler de baz alındığında özellikle mükemmelliyetçilik düşük seviyedeki öz saygı ile birlikte negatif vücut görüntüsü algısı bir sorun teşkil edebilir. Çeşitli çalışmalar kilo, vücut şekli, ve görünüş ile ilgili yapılan negatif değerlendirmelerin hastalığın gelişiminde öenemli olduğunu vurgulamıştır.

Beslenme Kısıtlaması

Ne ironidir ki pekçok kontrol dışı semptom uygun olmayan kontrollü yeme çabasına sebep olmaktadır. Aşırı kısıtlama hızlı ve şok diyetler oldukça sağlıksız ve kişilerin ruh ve beden dengelerini koruma konusunda oldukça hassastır. Bu diyetler açlık hissinin artmasına sebep olur. Ayrıca dikkat bozukluğu yaratır. Negatif duygular kişinin öz saygılarının daha çok düşmesine sebep olur. Bununla bağlantılı olarak da aşırı yeme dürtüsü tetiklenir.