İlkelliğe geri dönüş, çevrenizi yeni gözlerle görmenize olanak tanır ve bazen ilk defa görmüş gibi olursunuz. Tüm yaşam formları ile daha yakın hale gelirsiniz ve bazen görünenin ötesini görebilir, daha büyük bir varlık ile bağ kurabilirsiniz. The Nature Principle adlı kitabında Richard Louv “yer körlüğü” kavramından bahsediyor. Bu kavram yaşamının büyük kısmını iç mekanlarda ekran başında geçiren ve üzerinde yaşadığı yere bakmayan insanları etkiliyor.

Psikolojideki dikkatdışı körlük veya algısal körlük gibi, bu insanlar önlerinde olan şeyi bir ufuk çizgisi de olsa, kaya da olsa, toprak da olsa, ağaç da olsa göremezler. Diğer uyaranlar tarafından aşırı oyalanmış, streslenmiş ve baskılanmış olabilirler ve bunun sonucunda elementlerden, mevsimlerden, yaşayan gerçek dünyadan uzaklaşırlar ve doğayla olan canlı, karşılıklı ilişkinin faydalarını kaybederler.

Yer körlüğü kaçınılmaz olarak canlı dünya ile bağın kopmasına sebep olur ve bu da gezegenin sağlığına dair duyarsızlaşmaya yol açar. Gelecek nesiller onunla bir ilişkileri olmazsa dünyaya değer vermeyip ona bakmayacaklardır. İnsanlar çok nadiren dışarı çıkarlarsa ve bu nedenle bu gerçekliğin deneyimine sahip olmazlarsa iklim değişimini tersine çevirmek için çaba göstermeyecekler.

Peki yer körlüğünün üstesinden nasıl geleceğiz? Mindfulnessi benimseyip onu bizimle dışarı çıkaracağız. Arazide daha fazla vakit geçirip farklı bitkiler ve hayvanları, doğa tarihi ve ekolojiyi keşfedip onlar hakkında daha fazla şey öğrendikçe, ve ayrıca canlı dünyanın sınırlarını bilip onun keyfii çıkardıkça, ev dediğimiz yerlerle daha sıkı bir bağımız olduğunu hissederiz. Toprakla ne kadar yakınlaşırsak, ona dair daha fazla sevgi beslemeye başlarız.

Yer kelimesi biraz soyut gelebilir fakat bir yeri tanıdıkça onun bireyselliğini, ona özel ağaçları, taşları, kuşları ve dikkat çekici şeyleri keşfetmeye başlarsınız. Aylar ve yıllar geçerken favoriniz olan patikadan yürürsünüz, küçük fidanların geliştiğini görürsünüz. Yürürken, tüm dikkatinizi yaşamın kendi gerçekliğine vermenizi öneriyorum. Yerle bu şekilde bir yakınlık kurmak olabildiğince doğaldır. Bunu son yüzyılda kaybettik. Ancak geri kazanabilir ve tekrar zenginleşebiliriz.

Bazıları bu yer sevgisini topofili olarak tanımlıyor. Haritadaki her bir noktanın kendine has özellikleri ve kişiliği bulunuyor. Biyobölgesellik hareketi ise arazileri, coğrafyayı, ekolojiyi, doğa tarihini, insan tarihini ve yerin zenginliğini oluşturan diğer bilgi katmanlarını anlamaya çalışan bir hareket. İklim değişimi daha biyobölgesel olmamızı gerektiriyor çünkü bu şekilde aşırı hava olayları, gıda üretimi problemleri, toplu göçler, aşırı kirlilik ve sosyal çatışmaların birleşik maliyetleri altında ezilen toplumun kötü sonuçlarının bazıları ile başa çıkabiliriz.

Yöneticilik sizinle ve benimle başlar.

Yer Körlüğünün Üstesinden Gelmek İçin İpuçları

  • Dışarıda yürüyün. Kalabalık bir mahallede de olsanız, daha izole bir yerde de olsanız, her gün dışarıda yürüyün. Yürürken duyularınızı açın, nefesinizle bağ kurun ve yer ve gökteki hareketlere dikkat edin.
  • Amatör bir doğacı olun. Ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, böcekler ve üzerinde olduğunuz arazinin diğer özelliklerini öğrenin. Evinizin etrafında hangi ağaçların olduğunu öğrenin. Yakınlarda tüketilebilecek yabani şeyleri öğrenin. Kuşlara dikkat edin. Yakınlarda su havzası var mı? Su nereden akıyor? Nereye doğru akıyor?
  • Toprağı destekleyen yerel organizasyonlara katılın. Yerel koruma, arazi yönetimi ve çevresel organizasyonlara katılın.
  • Ekran zamanınızı kısıtlayın. Dışarıda olduğunuzda kendi duyularınız ile dünyayı deneyimleme niyetinde olun. Telefonunuzu sessize alın ve bir kenara koyun. Yaşamı deneyimlemenin nasıl olduğunu tekrar anlayabilecek misiniz bakın. Yavaşlayın ve ilk defaymış gibi farkına varın.