Oldukça aktif yetişkinler, hareketsiz olanlara göre dokuz yıllık bir biyolojik yaşlanma avantajı olan telomerlere sahiptir.

Yakın zamandaki bir araştırmanın bulguları, belirli bir egzersizin yaklaşık on yıllık daha yavaş bir hücre yaşlanmasına bağlı olduğunu göstermektedir.  Oldukça aktif olan bireyler, daha genç hisseden bir bedenin avantajlarından yararlanırlar.  Çalışma detayları kısa bir zaman önce popüler tıp dergisi Preventive Medicine’da yayımlanmıştır.

Yaşlanma Sorunu

Bilim adamları, dört bir yanda yaşlanma sürecini durdurmanın yollarını aramalarına rağmen, hiçbiri başarılı olamamıştır.  Elbette, piyasada yaşlanma karşıtı kremler mevcut, fakat bunlar yalnızca cildin görünümünü ve hissini iyileştirmektedir.

Brigham Young Üniversitesi araştırmacıları, yaşlanma sürecini hafifletmek için en iyi yolu belirlemiş olabilirler.  Araştırmaları, yaşlanmayı hücresel seviyede yavaşlatmanın mümkün olabileceğini göstermektedir.  Ancak, yaşlanmayı bu şekilde yavaşlatmak, hayli zor iş gerektirmektedir.  Egzersiz yapmayı kabullenen kişiler, hücresel yaşlanmalarını yavaşlatabilirler.

Bir insanın gerçek yaşı 60 olsa da bu, vücudunun biyolojik anlamda 60 yaşında olduğu anlamına gelmez.  Gerçek yaşından daha genç görünen bireyleri bir düşünün.  Bu kişiler büyük olasılıkla fiziksel olarak aktiftir.  BYU araştırmacıları, vücudun biyolojik yaşlanma sürecini en aza indirgeyen bu tarz fiziksel aktivitelerin artırılmış seviyelerini belirlemiştir.

Çalışmanın Detayları

BYU araştırma ekibi, fiziksel aktiviteyle meşgul olan kişilerin uzatılmış telomerlerin çokça faydasını gördüğünü tespit etmiştir. Karşılaştırılabilir bir biçimde hareketsiz yaşam tarzını sürdüren kişilerin telomerleri önemli ölçüde kısadır.  İlginçtir ki orta derecede aktif olan kişiler, düzenli olarak yüksek düzeyde egzersiz yapanlara kıyasla daha kısa telomerlere sahiptir.

Telomerler en iyi şekilde, insan vücudundaki kromozomların üzerindeki proteinlerin uç kapakları olarak tanımlanabilir.  Telomerler temelde vücudun biyolojik saatine benzer.  Yaşa sıkı sıkıya bağlıdırlar.  İnsan vücudundaki bir hücre her çoğaldığında, bu bitim noktalarının küçük bir kısmı kaybolur.  Sonuç olarak, yaşlanma süreci telomerleri giderek küçültür.

CDC’nin Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Araştırması’na katılan yaklaşık 6.000 yetişkinin verileri çalışma için analiz edildi.  Bu araştırma, çalışma deneklerinin telomer uzunluğunu sağlayan az sayıdaki endekslerden biri olduğundan saygı görmektedir.  Endeks, deneklerin 30 gün boyunca katılmış olabileceği 62 etkinliğe ilişkin bilgileri bile içermektedir. Bu veriler ayrıca, deneklerin egzersiz düzeylerini doğru bir şekilde ölçmek için de analiz edilmiştir.

Sonuçların Detayları

Devamlı olarak egzersizlerle meşgul olmak isteyen yetişkinler, karşılaştırılabilir bir biçimde eylemsiz yaşam biçimi yaşayanlara kıyasla, dokuz yıl kadar biyolojik yaşlanmayı destekleyici telomerlere sahiplerdir.  Yüksek seviyeli fiziksel aktiviteyle meşgul olanlar, ılımlı bir fiziksel aktivite seviyesine sahip olanlara nazaran yedi yıllık bir avantajın tadına varırlar.  Bir kadının oldukça aktif sayılabilmesi için haftanın beş günü yarım saat boyunca koşmalıdır.  Bir erkek, haftada beş gün 40 dakikalık koşu yapmakla meşgul olursa, çok aktif sayılır.  Bu, bir kişinin çok az veya hatta ılımlı bir miktarda egzersizle meşgul olursa, biyolojik yaşlanmanın önemli derecede yavaşlatılamayacağı anlamına gelmektedir.

Hareketsiz bireylerin telomerlerinin uç noktalarında, sürekli aktif bireylerden 140 daha az baz çiftine sahip en kısa telomer bulunuyordu. Ancak, düşük/orta düzeyde fiziksel aktivite gösteren ve tamamen yerleşik olan kişiler arasında telomer uzunluğu bakımından anlamlı bir fark yoktu.

Egzersiz Yoluyla Telomerlerin Uzatılmasının Gizemi

Egzersize bağlı olarak telomerlerin korunmasından sorumlu olan spesifik mekanizma bilinmemektedir.  Araştırmacılar, mekanizmanın enflamasyon ve oksidatif stres kombinasyonuna bağlı olabileceğini düşünmektedir.  Önceki çalışmalar telomer uzunluğunun bu iki faktöre bağlı olduğunu tespit etmiştir.  Buna ek olarak, fiziksel aktivitenin zaman ilerledikçe oksidatif stres ve enflamasyonu baskılayabileceği bilinmektedir.