Nature Communications’ta yayınlanan ve Sanford Burnham Prebys Medical Discovery Enstitüsü araştırmacıları tarafından açıklanan yeni verilere göre, epigenetik bir işaretçi ile iki genin yüksek yağlı beslenme kaynaklı kalp disfonksiyonuna sahip meyve sineklerinde hem büyükbaba hem de torunlarda kalp krizine sebep olduğu ortaya çıktı. Bu da obezite kaynaklı kalp krizinin nasıl aktarıldığını ortaya koyuyor olabilir.

Lipotoksik kardiyomiyopati, obezite ve ölüm ile sıkı bağları olan bir kalp krizi türü. Küresel bazda obezite oranları alarm verici düzeylere ulaştı. Anne babaların beslenme şekillerinin çocukları lipotoksik kardiyomiyopatiye maruz bıraktığına dair daha fazla kanıt mevcut ancak bu nesillerararası kalp hastalığının altta yatan mekanizmaları maalesef yeterince bilinmiyor.

Ekibe göre elde edilen sonuçlar yüksek yağlı beslenme kaynaklı kardiyak disfonksiyonun bu sinek ailesinde 2 alt nesil boyunca devam ettiğini gösteriyorlar ve bu durum 2 temel metabolik regülatörün azalan yorumlanması ile alakalı: transkripsiyonel kofaktör PGC-1, ve adipoz trigliserit lipaz. Yüksek yağlı beslenen ebeveynlerin çocuklarında ATGL/bmm’nin onları ve alt nesilleri kardiyo lipotoksisiteden koruduğu belirtiliyor. Lipotoksik kardiyomiyopatinin nesiller arası aktarımının genetik olarak sistemik H3K27 trimethylation’da artış ve H3K27 trimethylation’da azalış ile ilişkisinin olduğu tespit edildi. Farmakolojik olarak ise yüksek yağlı beslenen ebeveynlerin çocuklarında kardiyak patolojinin engellenebilmesi mümkün, bu da metabolik dengenin nesiller boyunca epigenetik olarak düzenlendiğini gösteriyor.

Rolf Bodmer, bulgularının yüksek yağlı beslenme ile kalp iflası arasında bir aktarım mekanizması olduğunu ortaya koyduğunu belirtiyor ve genetik hedeflerin yanında tanımlanan epigenetik faktörün keşfedilmesi ile birlikte bireyler ebeveynlerinin veya büyük dedelerinin-ninelerinin kötü beslenme alışkanlıklarının etkilerinden kurtulabilirler. Ancak bu sonuçların daha fazla çalışmada değerlendirilmesi gerekiyor.

İnsanlarda hastalıklara sebep olan genlerin %80’i meyve sineklerinde de bulundu ve tüp şekilli kalplerinde sadece 80 tane kardiyomiyosit bulunuyor. İnsanlara benzerlikleri, basitlikleri ve kısa yaşam döngüleri onları insan kalp sağlığına katkı sağlayan genleri incelemek için mükemmel modeller haline getiriyor.

Meyve sinekleri 5 gün boyunca hindistan cevizi yağı zengini bir beslenmeye maruz bırakılmışlar ve fazla kilolu hale gelmenin yanında kalp krizine sebep olan, insanlardaki lipotoksik kalp hastalıkları ve fonksiyon kayıplarını geliştirmişler. Çocuklarında ve torunlarında da normal beslenme gerçekleştirseler de kalp bozuklukları ortaya çıkmış. Normal beslenen ebeveynlere sahip nesiller ile karşılaştırma yapıldığı zaman, histone 3’teki kalıtımsal olarak aktarılan epigenetik işareti trimethylated lysine 27 tanımlanmış ve onun düzeylerindeki azalma meyve sineklerini ve iki alt nesli kalp bozukluklarından korumuş. PGC-1 ve mbb genleri de metabolizma ile bağlantılılar ve bunlar da gelecek 2 nesilde kapatılmışlar. Bu genlerin aşırı yorumlanması ile metabolizmaları hızlanan meyve sineklerinde, yüksek yağlı beslenmeye karşın 2 nesil boyunca korunma sağlanmış ve bu koruma yeni nesiller hindistan cevizi yağı tüketseler bile geçerli olmuş.

Araştırma ekibi şimdi bu genlerin ve epigenetik değişimlerin nasıl ve ne zaman aktarıldığını tespit etmeye çalışıyor. Yani ebeveynlerden aktarılan şeydeki değişimin ne olduğunu ve ayrıca metabolik dengesizlik ve lipotoksik kalp hastalığına sebep olan hangi noktaya sahip olduklarını belirlemek için uğraşıyorlar. Böylece müdahale edilerek bu değişimlerin sonraki nesillere aktarılması önlenebilir.