“Ayşe Tolga İyi Yaşam”da aromaterapi üzerine sohbetlere, bilgilenmeye devam ediyoruz. Bana “aromaterapiyi nasıl öğrenebilirim” diye sordunuz, ben de detaylı olarak bilgi vermeye devam ediyorum. Aromaterapide kullandığımız yağların nasıl elde edildiği önemli bir konudur. Çünkü burada iki farklı metot kullanılabiliyor. Gerçekten aromaterapiye meraklıysanız ve doğal terapilerde ilerlemek istiyorsanız bu ayrım konusunda da bilgi sahibi olmanız gerekiyor.

Aromaterapideki yağlar, aromatik bitkilerin, yani kokusunu veren bitkilerin, ki burada bitkinin farklı bölümleri kullanılabiliyor. Şöyle ki bazen ağacın gövdesi, bazen tohumu, bazen yaprakları, bazen çiçekleri, kimi zaman da meyveleri kullanabiliyoruz.  Yani aromatik yağlar oluşturulurken kullanılacak bitki bölümleri çok farklıdır. İşte bu farklılıktan dolayı da elde edilme şekilleri, yöntemleri de değişiyor.

Biz en çok buhar distilasyonunu (damıtma) kullanıyoruz. Belki “Parfüm” filmini izleyenleriniz olmuştur. Orada Grass bölgesinde bir parfümeride çalışan, parfüm sevdalısı bir gencin hikayesi anlatılır. Patrick Süskind’in kitabından uyarlanan bu film gerçekten de başarılıydı. Bu filmde büyük tanklar görürüz içerisi su doludur ve sonra onların içerisine lavanta koyarlar. Ondan sonra yan tarafta da lavanta yağı elde ederler.

Gerçekten de buhar difizyon, infizyon sistemi aynen böyledir. Çok basit bir mekanizmadır. Bunu da 14. yüzyılda Müslüman bilim adamı İbni Sina bulmuştur. İnbiğin bulunmasıyla birlikte distilizasyon kolaylaştığı için biz de hem ilaçta hem kozmetikte hem de aromaterapide kullandığımız bu yağları elde etme imkanına sahibiz.

Aslında basit fiziksel kanunların işlediği, çok farklı bir işlem gerçekleşir. Bir tane hazne vardır, büyük bir kazan; bu kazanın içerisinde kaynar su vardır. Kaynar su içine yağını elde etmek istediğimiz bitkiyi koyarız. Diyelim ki kekik yağı yapacağız, kekik bitkisini atıyoruz. Kazanda kaynama derecesine gelen suyla birlikte, kendi içindeki kekik öz yağı genleşir, gaz haline gelir, buharlaşmaya başlar.  Bu şekilde genleşen her hava gibi bu da kazanın tavanına doğru gider. Burada buharlı infizyon sisteminde yan tarafta, ikinci bölümde soğuk havanın geçtiği bir siklon sistem bulunuyor. Genleşen kekik öz yağı su ile birlikte biraz karışmıştır, kekik öz yağı burada tekrar genleşmişken biz onu soğutarak tekrar sıvı hale getirip alırız. Burada diğer tarafa iki ayrı faz gelir; birisi su, diğeri yağ fazıdır. Bu şekilde kekik yağı elde etmiş oluruz.

Üstten gelen su fazı da aslında bizim için aromaterapide çok faydalı olan, sıklıkla kullandığımız sudur, yani hidrosol, hidrolat dediğimiz aromaterapide yan ürün olarak, kozmetikte kremlerimizin su bazı olarak kullanılan sudur. Örneğin gülsuyu, lavanta suyu kekik suyu gibi hem cilt üzerinden kullandığımız hem de profesyonel bir klinik aromaterapistinin önerdiği doz bilgileriyle ağız yoluyla kullandığımız hidrolatlara ya da hidrosollere dönüşüyorlar.

Bu sistem bu şekilde çalışıyor. Peki, yağların neden böyle üretilmesi gerekiyor? Onu da açıklamakta fayda var. Bizim için buhar distilasyonu çok önemlidir. Çünkü biz, bütünsel tıpla ilgileniyoruz. Bütünsel tıptaki temel prensip şudur; canlı, canlıyı iyileştirir, benzer, benzeri iyileştirir. Dolayısıyla kullandığımız uçucu yağlar, biyodinamik dediğimiz, yani canlı öze sahiptir. Çünkü buhar distilasyonu ile aslında biz onları kimyasal bir işlemden geçirmediğimiz için kendi içerisindeki canlılığını muhafaza ederler. Aslında bir ton lavantanın canlı özünü saklamış oluruz ki, bu bizim için çok değerli bir içeriktir. Çünkü enerji olarak da canlı olmayan şeyleri aromaterapide çok fazla kullanma şansımız yok. Zira iki farklı üretim vardır. Örneğin; gülyağında olduğu gibi, üzerlerinde mutlaka buhar distilasyonu olmasına özen göstermeniz gerekiyor. CO2 dediğimiz karbondioksit ekstrekt olarak gözüken içerikler, üretimler de vardır. Biz bunu kullanamayız. Bunlar genelde parfüm endüstrisini daha kolay yollarla, yani karbondioksit ekleyerek yapılan üretimdir ve bu bizim canlılığı, biyodinamik özü olan bir ürün değildir. Daha çok koku vermesi için parfümeride kullanılan özdür.

Gül, yasemin, nergis gibi kokusunu çok zor veren ve çok değerli olan çiçekler var. Bu çiçeklerin kokularının da elde edilme metotları gerçekten çok zahmetlidir. Fakat genelde de gül absörü dediğimiz ya da başka metotlarla koku elde edilen sistemler var. Burada da yine sentetik ayrıştırıcıların içerisine  bu bitkileri koyarak kozmetik endüstrisinde kullanılan, ancak aromaterapide kullanılamayan ürünler elde ediliyor. O yüzden aromaterapide siz, siz olun sadece buhar distilasyonu ve soğuk presle üretilmiş yağları kullanın. Aromaterapi eğitimimiz devam edecek, sırada da diğer videom var. Merak ediyorsanız takipte kalın!