Farkındalıkla yemek  ya da mindfull eating şeklinde karşımıza çıkan anlayış aslında mindfulness fikrinin alt başlığıdır. Belli bir farkındalıkta kalmak hayattan aldığımız tadı nasıl arttırıyorsa, yemek yerken de farkında olmak yemekten aldığımız zevki arttıracaktır.

Beslenmenin bir ayağı vücudu beslemek ihtiyaçlarını karşılamak olsa da yemek yemenin hele ki lezzetli şeyler yemenin verdiği zevk , kenara köşeye atıp görmezden gelebileceğimiz bir konu değil. Besinlerin tadını daha da yoğun bir şekilde almak istiyorsanız sizlere ne yapmanız gerektiğini söylüyorum farkına vararak yiyin.  Nerede, kimle, ne yiyorsunuz?

Modern yaşam fazlasıyla hızlı akıyor ,bu akışa yetişmeye çalışırken bizler de hayatı hızlı yaşamaya başladık. Doğal olarak yemeklerimizi daha hızlı yer olduk , böylece tadı tuzu da kayboldu. Bazen öyle zamanlar oluyor ki ne yediğimizi bilmiyoruz. Bu hızlı akışta anda kalmak, farkında olmak fikrine dayanan bir anlayış mindfull beslenme.

Mindfull beslenmeyi hayatımıza geçirmek bazı küçük alışkanlıklar edinerek gayet kolay . Ayrıca da garanti edebilirim ki ‘ben yemek yemeyi seviyorum’ diyen kişilerin gerçekten yemek yemeyi sevip sevmediklerini sorgulaması gerekiyor diye düşünüyorum.

Yemek yemeyi sevmek önüne her konan besini yemek midir? Yoksa yediklerimizin tadını çıkara çıkara yemek mi yemek yemeyi sevmektir?  Yemeyi bir an evvel yiyip bitirmek , bir diğer tabağa hızlıca geçmek yemeyi sevmek değil bence. Çünkü burada sanki yemek yeme zamanını olabildiğince kısıtlı bir zamanda tutup , bu hazzı olabildiğince hızlıca yaşayıp bitirmeye çalışmak . Oysa insan yemekten zevk aldığı mutlu olduğu sürecin daha uzun olmasını istemez mi?

Besinlerle kurduğumuz toksik bir ilişkimiz de olabilir. Besinlerin bizdeki anlamı sadece beslenmek , enerji almanın dışında öfke, suçluluk, yetersizlik, doyumsuzluk  gibi duygu durumlarıyla da ilişkilendirilmiş olabilir. Farkına varmadan yedikten sonra kendimize duyduğumuz öfke ya da suçluluk duyguları ortaya çıkabilir.

Farkındalıklı yemek , yeme dürtümüzün psikolojik boyutunda işlevseldir. Besinlere yüklediğimiz anlamlar , beslenme zamanımızı nasıl geçirdiğimiz konularıyla ilgileniyor.

Şu an çok sinirliyim ,çok öfkeliyim mutlaka çikolata tüketmeliyim gibi cümleleriniz varsa çikolataya ne anlam yüklediğinizi düşünmenizi tavsiye ederim .  Sizi sakinleştiren çikolata mı yüklemiş olduğunuz anlamdan dolayı duygu durumunuzun değişmesi mi? Bunu fark ettikten sonra bu tarz cümlelerinizin yavaş yavaş azaldığını göreceksiniz. Unutmayın moraliniz bozuk olduğunda çikolatalar  sizinle kalkıp halay çekmiyor, dans etmiyor, sizi güldürmeye çalışmıyor o sadece bir yiyecek  . Hatta aksine fizyolojik olarak yüksek şekerli besinler tükettiğinizde anlık yüksek mood sonrasında ise depresif bir ruh haliyle karşılaşmanız muhtemel .  Bu mood düşüşlerinde suçluluk duygusu sizi ele geçirmiş olabilir mesela .

Benim canım mı istiyor?

Bir besine karşı o an dayanılmaz bir arzu duyduğunuzda bunu gerçekten bedeniniz mi yoksa zihniniz mi  istiyor bunu düşünün . Bazen çevresel etmenler sayesinde şartlanmış da olabiliyoruz. Mesela sinemaya gittiğimizde o patlamış mısırlar hemen kendini gösteriverir, kokusu her yeri sarmıştır zaten . Bir anda film izlerken patlamış mısırın olmazsa olmaz olduğuna karar verip alırız, film izlerken de mısırların sesinden filmi duyamayız, film mi izledik , mısır mı yedik? Gerçekten de o mısırı biz mi istedik ?

Yemek yerken sizler de bir şeyler açıp izliyor musunuz ?

Sanırım son yıllarda en çok karşılaştığımız durumlardan birisi bu. Önceden televizyonun karşısında yemek yemek ne yediğimizi anlamamızı engellediği için: televizyon bulunan odada  yemek yenmemesi tavsiye edilirdi . Fakat artık ekranlar taşınabilir durumda : telefonlar,  tabletler , taşınabilir bilgisayarlar … biz neredeysek ekranlar orada. Sen de şu an bir ekrana bakıyorsun . Eğer bu yazıyı yemek yerken okuyorsan yavaşça ekranı kapatıp güzelce tadına vara vara yemeğini ye . Yemeğini bitirince  yazıyı okumaya devam edersin .

Tadına vara vara yemek  derken?

Yemeğin tadını çıkarabilmek için öncelikle zaman ayırmamız gerekli. Yemek için özel bir zaman . Ders çalışırken değil, çalışırken değil, film izlerken ,dizi izlerken değil hatta belki sohbet ederken bile değil  , yemek yerken sadece yemek yemelisin ki  yemeğin tadı, dokusu, kokusu , malzemelerin birbiriyle olan harmanı hakkında fikrin olsun . Sofrada önüne gelen yemeği koklamadan görüntüsüne bakmadan yani duyu organlarımızı olabildiğince çalıştırmadan yemeğin tadına varmamız pek de mümkün değil.

Sakin ortamlarda yemek yiyelim.

Yemeklerimizi  olabildiğince sakin ortamlarda  yemek sindirim sistemin iyi çalışması için mükemmel ortamı oluşturmak demek . Çünkü sindirim sistemi parasempatik sinir sistemi devrede olduğunda daha iyi  sindirim yapıyor. Ailecek yemek yemek bir arada olmak sindirim için olumlu  fakat eğer yemekte güzel , pozitif şeyler konuşmayacaksanız sohbet bile etmemek daha akılcı bir seçim olacaktır.   Problemleri konuşmak için yemek masası iyi bir seçim değil . Büyükler boşuna sofrada konuşulmaz dememiş sanırım. Gergin ortamlarda mutlaka bir şeyler yemek zorunda kaldığınız zamanlar olmuştur, sonrasında hangimiz hazımsızlık  çekmedik . Büyük sözü dinlemek bu konuda önemli.

Önünüze gelen yemeğe şükretmek , yemeği yapana saygı duymak , yemeğin kendisine saygı duymak , sindirebilmek için vücudunuza saygı duymak bu sebeple de sakin olmak , yavaşça yemek , uzun uzun çiğnemek ,  yemek yerken sadece yemek yemek  , sindirim sisteminize dolayısıyla kendinize yapmış olduğunuz  harika bir iyilik olacaktır.

Hadi kendinize bir iyilik yapın . Hunharca koştururcasına  sürdürdüğümüz yaşamımızda  yemeklerinize zaman ayırıp yavaşlayın ve farkına varın .