Bir rivayet vardır, biliyor musunuz? Bizim günümüzde bir fincan içmeden ayılamadığımız, her yemekten sonra mumla aradığımız kahvenin tadına ilk olarak keçiler bakmış! Nasıl yani, derseniz; kahve ilk olarak Etiyopya’da bulunmuş. Orada kırsalda otlayan keçiler kahve de yiyorlarmış. İşte bu kahve yiyen keçiler, kahve yemeyenlere göre daha aktif ve enerjik oluyorlarmış. Bunu fark eden yerliler kahve ağacını keşfetmişler. Fakat o, keçilerin yediği kahvenin şu an içtiğimiz kahve haline dönüşüp bize kadar gelmesi ise Yemen’e dayanıyor. Önce Araplarda, ardından tüm Ortadoğu’da ve ticari alışverişler dolayısıyla da Avrupa’ya ulaşmış. Günümüzde sayısız pişirme ve tüketim tekniği olan kahve, biz Türklerde en çok da klasik “Türk Kahvesi” usulüyle pişirilmektedir. Yani Araplardan alınan kahve içme geleneği, biz Türklere gelince bambaşka bir seremoniye dönüşmüş. Çok da iyi olmuş. Elimize sağlık!

Şimdilerde bol köpüklü pişirebilenlerin marifetleriyle övündükleri Türk kahvesi, sosyal yaşamımızın, yemek sonralarının vazgeçilmezi oldu. Çocukluktan gençliğe, hatta ergenliğe geçer geçmez, bol köpüklü bir fincan Türk kahvesi içmeyen yok. Yetişkinler olarak bir kafeye, restorana gittiğimizde, evde iki arkadaş buluşup laflamak istediğimizde, ofiste kısa bir mola vermek istediğimizde aklımıza ilk olarak bir fincan Türk kahvesi içmek geliyor. Türk kahvesinin tadını bir tık daha arttırmak için yanına küçük bir lokum, bitter çikolata, şekerleme koyup saatlerce sohbet ederken tadına doyamadığımız da ayrı bir gerçek. Peki, hayatımızın her gününde, her ortamında yer alan Türk kahvesi nereden gelir, nerede yetişir? Bir bakalım!

Türk kahvesi nerede yetişir?

Adı üstünde “Türk Kahvesi”, ancak maalesef ülkemizde ticari anlamda kahve yetiştiremiyoruz. Bu kahveyi Türk kahvesi yapan olay, bizim yetiştirmemiz değil, kendimize has pişirme şeklimizdir. Zira kahve ağacı, her iklimde yetişemeyen, hatta çok nadir yerlerde hayat bulan bir ağaçtır. Kahve ağacının yetişebilmesi için tropikal bir iklim olması gerekiyor. Bu bağlamda Brezilya, Kolombiya gibi Güney Amerika ülkeleri, Yemen, Etiyopya, Hindistan,

Endonezya, Vietnam gibi tropikal iklim kuşağındaki ülkeler kahve ağacı yetiştirmek için gayet uygundur. Bu ülkeler kahve yetiştirip tüm dünyada kahve ticareti yapmaktalar. Ülkemizde ise kahve üretimi neredeyse hiç yok diyebiliriz. Bir dönem deneme amaçlı olarak bir dönem ülkemizde Mersin ve

Anamur civarında kahve tarımı yapılmış. Ancak bu işten ticari olarak kahve üretimi şeklinde bahsetmek ya da yapılabilmesini düşünmek hiç de mümkün olmamıştır. Bu bakımdan ülkemizde kahve üretimi yapılmamakta ve bizim günde 2 -3 fincan içtiğimiz kahveler, bayılarak tükettiğimiz Türk kahvesi yurtdışından gelmektedir. Kahve ithal ettiğimiz ülkelerin başında da Brezilya gelmektedir. “Nereden geldiği önemli değil, yeter ki, bir kaşık kahve olsun, her türlü içerim” diyenlerdenseniz şimdi biraz da bol köpüklü, meşhur Türk kahvesi için kahveyi nasıl seçip, nasıl saklayacağımızı öğrenelim.

En lezzetli Türk kahvesi nasıl olur?

Nasıl ki, bir yemeğin lezzetli olabilmesi için tüm malzemelerin en kaliteli, en doğal ve en taze olması gerekiyorsa, en lezzetli Türk kahvesi için de kahvenin taze olması çok önemlidir. Bayatlamış, hava almış, nemli, rutubetli bir ortamda kalmış Türk kahvesinden beklediğimiz tadı alabilmek mümkün değil. Kahve keyfinizin, kabusa dönüşmemesi için öncelikle tanıdık, bildik kahvecilerden, aktarlardan taze çekilmiş Türk kahvesi almak gerekiyor. Bir de kahvenin her dem taze olabilmesi için 3 – 5 günlük, 1 haftalık size yetecek kadar kahve alın. Yarım kilogram kahve alıp 1 ay içerim diye düşünmeyin. Çünkü siz kavanozun ağzını her açtığınızda kahve hava alacak ve aromasını, tazeliğini kaybedecektir. Bununla birlikte kahvenizi mutlaka içi kuru ve kapaklı bir cam kavanozda saklamayı unutmayın.

Cezve seçimi de çok önemli!

Günümüzde çeşit çeşit, rengarenk, farklı ücretlerde çok sayıda kahve makinesi var. Bunların pek çoğu da istenen kıvamda, bol köpüklü kahve yapabiliyor. Ama bana sorarsanız, Türk kahvesinin en lezzetli hali bakır cezvede pişenidir. Özellikle de kömür ateşi üzerinde, bakır cezvenin içinde pişen az şekerli, bol köpüklü bir fincan Türk kahvesinin yerini hiçbir şey tutamaz. Ama işyerinde çoğu kez cezvede kahve pişirmek mümkün olmuyor. İşte böyle durumlarda kahve makineleri imdadımıza yetişiyor. Kahveyi neyde pişireceğimize karar verdikten sonra bir de büyükçe, ama çok şık kahve fincanı seti alın ve kahvemizi pişirmeye başlayalım.

Türk kahvesi nasıl pişirilir?

Neredeyse hepimiz 15 yaşımızdan beri kahve pişiriyor ve düzenli olarak içiyoruz. Hal böyle olunca hepimizin kendimize has kahve pişirme usulümüz var. Nedir yani? Su, kahve ve şekeri karıştırıp pişiriyoruz. Ancak çok daha lezzetli, daha kıvamlı bir kahve içmek için doğru usulü de bilmek lazım.

Lezzetli bir Türk kahvesi içmek istiyorsak, kahvemizin suyu kesinlikle ve kesinlikle içme suyu olmalı. Musluk sularının aşırı klor içermesi kahvemizin tadını bozuyor. İçme suyumuz da dolaptan yeni çıkmış kadar soğuk değil, ama sıcak da olmamalı. Oda sıcaklığı denilen ısı yeterlidir.

Şimdi kahvemizin en taze olanını, suyun da en tatlısını aldık, bakır cezvemiz de elimizde olduğuna göre kahve pişirmeye hazırız. Öncelikle unutmayalım ki; kahveyi kaç kişilik yapacaksak ona göre kahve, su ve şeker ekliyoruz. Kişi başına 1 tatlı kaşığı kahve ve bir fincan da içme suyu kullanacağız, şekeri de damak tadımıza göre ayarlayacağız. Eğer sadece kendimiz için, tek kişilik kahve pişiriyorsak; 1 tatlı kaşığı kahveyi cezveye koyuyoruz. Ardından 1 fincan oda sıcaklığında suyu ekliyoruz. Son olarak da ne kadar şeker koyacağımızı karar veriyoruz. “Ben, şeker kullanmıyorum” diyenlerdenseniz kahve ve su yeterli. “Az şekerli severim” diyorsanız 1 çay kaşığı şeker iyidir. “Orta şekerli kahvenin tadı bir başkadır” diye düşünüyorsanız; 2 çay kaşığı şeker ekleyin. “Olmuşken bol şekerli olsun” diyorsanız da, 4 çay kaşığı şekeri karıştırın bakalım. Su, şeker ve kahve tam olarak karışmalı. Bu çok önemlidir.

Genel olarak bakarsak;

Sade Türk kahvesi için

• 1 tatlı kaşığı kahve
• 1 fincan su

Az şekerli Türk kahvesi için

• 1 tatlı kaşığı kahve
• Yarım küp şeker/ Yarım çay kaşığı toz şeker
• 1 fincan su

Orta şekerli Türk kahvesi için

• 1 tatlı kaşığı kahve
• 1 tane küp şeker/ 1 çay kaşığı toz şeker
• 1 fincan su

Şekerli Türk kahvesi için

• 1 tatlı kaşığı kahve
• 2 tane küp şeker/ 2 çay kaşığı toz şeker
• 1 fincan su

Şimdi ideal bir Türk kahvesi için tüm şartlar olgunlaştığına göre, artık pişirelim. En iyi kahve kesinlikle kısık ateşte pişer. Böylelikle de bol köpüklü kahve olur. Eğer yüksek ateşte kahveyi kaynatırsak köpüklü olmaz. Bu sebeple de ocağımızın en küçüğünü kısık bir halde yakıyoruz. Kısık ateşte yavaş yavaş pişen kahvemiz kabarmaya başladığında çay kaşığı yardımıyla biraz köpük alıp fincana koyalım. Ardından hemen cezvemizi tekrar ocağa koyalım. Kahve yeniden kaynamaya başlayınca yeniden köpüğünü alalım. Son olarak da kahvemizi köpüğün üzerine döküp afiyetle içelim.