Peter Pan’ın hikayesini hepimiz duymuşuzdur. Peter Pan’ın adasında yaşadığı fantastik hikayeler, maceralar ve arkadaşlarıyla yaşadığı mücadeleler, ne kadar da eğlenceli görünür. Peter Pan’ın dünyasında eğlence sınırsızdır. Hiçbir kuralın olmadığı ve herşeyin haz odaklı olduğu bu dünyadan, yetişkin dünyaya geçmek zor olsa gerek, değil mi? Günümüzde, birçok erişkinin, aslında çocuk gibi davrandığını görürüz. Bu davranış biçimine, ‘’Peter Pan Sendromu’’ ismi verilmektedir. Sendrom ismini 1983 yılında psikolog Dan Kiley’den almıştır. Ancak Dünya Sağlık Örgütü tarafından psikopatolojik bir bozukluk olarak kabul edilmektedir.

Erkeklerde daha sık görülen bu fenomenin en büyük özellikleri, yetişkinliğin reddi, çocuksu davranış biçimi ve sorumluluktan kaçınmadır.


Peter Pan sendromu nedir ve nasıl oluşur?

Ne yazık ki, günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi, kültürümüzde de farklılıklara yol açmaktadır. Gün geçtikçe nesnesel hazlar daha da önemli hale geliyor. Hızlı tüketim toplumunun parçaları olarak, daha çok şeye sahip olabilmek için, daha çok çalışmak gerekiyor. Günümüzde ebeveynler, bu tempodan kaynaklanan, yetersizlik ve suçluluk hissini, davranışlarına yansıtıyor.

Çocuklarına yeterince zaman ayıramadığını veya yeterince fazla şey veremediğini düşünen ebeveyn, çocuğu istenmeyen davranışlar sergilediğinde, suçluluk duygusundan uzaklaşıp, çocuğuna gerekli rehberliği sunamıyor ve bu durumlara müdahale etmeyi ertelemeyi tercih ediyor. Birçok ebeveyn, tüm bu duygu karmaşasını telafi edebilmek adına, çocuklarına her türlü imkanı sınırsızca sunuyor ve sınır koymaktan kaçınıyor. Tüm arzu ve isteklerin yerine getirildiği bu sahte dünya, çocukları üzüntü, sıkıntı gibi durumlarla yüzleşmekten alıkoyarken, kendi sınırlarını tanıyıp, kendilerini geliştirmelerine de engel oluyor. Bu davranış şekli, özellikle ebeveynlerine ama genel olarak bağımlı kişilerin yetişmesine sebep olabiliyor.

Kendisinden hiçbir şey talep edilmeden ve sorumluluk verilmeden büyüyen çocuklar, yetişkin hayatlarında da her hangi bir sorumluk almaktan kaçınıyor. Hiçbir zaman duyguları ile baş etmeyi öğrenememiş bir insan, nasıl birey olabilir? Her zorluk kaçınılması gereken yeni bir durum, her üzüntü, bastırılması gereken yeni bir duygu. Duygusal zorluklar ile başedemeyeceğini düşünen ve kendine güveni olmayan bu kişiler, dış görünüşlerine fazlaca önem verirler. Güzel bir dış görünüşün, yalnız kalmalarını engelleyeceğini umut ederler. Eleştirilmekten, kendileri ile yüzleşmekten de korkarlar. Bu yüzden, uzun süreli ilişkileri sürdürmekte zorlanırlar. Genellikle, kendilerinden yaşça daha küçük insanlarla, daha kısa süreli ilişkiler yaşarlar. Kısaca, onlar yetişkin gibi görünsede, hiçbir gerekliliğe uymak istemeyen ergenler… Gerçek dünyada, peri masalında yaşayan, Peter

Panlar…

Peki ya Peter Pan’ın arkadaşı Wendy?

Dan Kiley, Peter Pan sendromundan bahsederken, Wendy sendromundan da bahsetmiştir. Wendy, Peter Pan’ın hayatının tüm sorumluluklarını alan, onun için kendini feda eden kadındır. Bu sendom, etrafındaki insanlara anneleri gibi davranan kadınları anlatmak için kullanılmıştır. Wendy, etrafındaki herkes için kendini feda eder. Kendiliğini bir kenara atar, başkaları için var olur.

Maalesef, özellikle toplumumuzda bu davranış çok yaygın. Hatta, kültürümüzde bir annenin saçını süpürge etmesi, evlatları, ailesi, eşi için yaşaması, çok takdir edilen bir durum. Ancak, bu davranışın da oldukça sağlıksız olduğunu vurgulamamız gerekir. Kendi için varolmayan, kendiliğini beslemeyen bir insanın, başka insanların hayatına sağlıklı bir şekilde dokunması da mümkün değildir. Çünkü bu kişiler kendi isteklerini göz ardı etmek pahasına diğerlerinin istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadırlar. Bu şekilde benlik saygılarını ya da ihtiyaç duydukları kişiyle ilişkiyi sürdürmeyi amaçlarlar.