Son zamanlarda yaşanan sosyolojik, psikolojik ve sağlıkla alakalı her şey insanların daha kaygılı, kederli ve hatta öfkeli hissetmesine sebep oldu. Tahammül azalmaya başladı. Olaylara geniş açıdan bakmak zorlaşırken, negatifi besleme eğilimi de arttı. Tüm bunlar artarak devam ederken herkes kederi, öfkeyi azaltmaya yönelik taktikleri aramaya koyuldu. “Öfkemi nasıl yenebilirim?”, “Kederli ruh halinden nasıl kurtulabilirim?”, “Beni aşağıya çeken duygularla nasıl mücadele edebilirim?” gibi pek çok sorunun cevabını bulmaya çalıştı. Aslında bu durum genel olarak insanların içinden geçmek için uğraştıkları bir süreç. Neredeyse herkes sürekli pozitif olmak, kaderi ve öfkeyi yenmek istiyor. Peki, bunları yaşamadan yenmek mümkün mü? Ya da kabul de olmak mücadele etmekten daha iyi sonuçlar doğuruyor olabilir mi? Duyguları bastırarak ya da müdahale ederek onları yok saymak onlarla mücadele etmek yerine kendi hızımızda, olağan akışta bunları yönetmeyi öğrenmek daha sağlıklı olmaz mı?

Peki, bu hislerden kendi hızımızda nasıl geçebiliriz?

Çok kötü şeyler yaşadığımızda verilen ilk tepki ‘donma’dır. İnsan keder karşısında donup kalır. Nefes alış verişi değişir, algısı yavaşlar ve etrafındaki her şey adeta kaybolur. Donma durumu ile keder bedenlerimizde sıkışıp kalır. Bu sıkışıklık çözülmediği için, sebebini anlayamadığımız ve sürekli devam eden kederli, öfkeli, mutsuz hissetme haline dönüşür. Bu yüzden kederi, üzüntüyü görmek onu yaşamak ve hissetmek oldukça önemlidir. Hiçbir şey yokmuş gibi devam etme eğiliminde olsak da olan bir şeyler vardır ve bu hakikattir. Hakikatten kaçmaya çalışmak, yas sürecini yaşamamak, “Ben güçlüyüm” mottosu ile ‘sahte’ mutluluklara yapışmak acıyı iyiden iyiye hapsetmemize sebep olur. Hapsolan bu hisler olmadık yerlerde, olmadık zamanlarda kendini göstermeye başlar. Bu yüzden öncelikle yapacağımız şey, olanı kabul etmek, acıyı görmektir.

Acıyı kabul edip, bastırmaktan vazgeçtikten sonra aşağıdaki üç adımı uygulayarak kendi hızınızda duygunun içinden geçebilirsiniz.

1.Bedeni Meşgul Edin

İlkel beden saldırıya uğrama durumunda harekete geçer ya da hayvanlar yaralandıklarında hızlı bir şekilde hareket etmeye başlarlar. Bu otomatik bir tepkidir. Kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlarda donup kaldığınızı fark ettiğinizde bedeninizi harekete geçirin. İçinizden ne geliyorsa o şekilde bedeni meşgul edin. Dans, yoga, spor ya da herhangi bir şey olabilir. Ama donup kalmayın. Bu meşguliyetler kederin sıkışmış noktalardan salıverilmesine yardımcı olacaktır.

Bunun yanında nefes egzersizlerini ihmal etmeyin. Nefes egzersizleri derinde gömülü olan hislerin açığa çıkmasına ve şifalandırılmasına fırsat verecektir.

2. Sosyalleşin

sosyalleşmek
sosyalleşmek

Sosyal bir varlık olan insanın en büyük ihtiyaçlarından biri de diğer insanlarla vakit geçirmektir. Bazen eğlenmek, bazen sohbet etmek, bazen olanı biteni başka gözden görebilmek için birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Kederli anlar zaman zaman bizi içimize kapatıyor ve insanlardan uzaklaştırması beklenen bir durumdur. Bir müddet acıyı sindirmek ve kendi içimizdeki yankılarını görmek için yalnız kalmamız faydalı olabilir. Ancak bu durum asosyalleşmeye, insanlardan tamamen uzaklaşmaya doğru gidiyorsa burada kendimize “dur” demeli ve insanlarla iletişim için adımlar atmalıyız.

Burada en önemli nokta, görüştüğümüz kişileri doğru tercih etmek olmalıdır. Bizi yargılayan, sürekli sorular soran, acımızı küçümseyen insanlar yerine; duygularımızı irdelemeyen, bizi anlamaya çalışan, anlayamadığı noktalarda da kabul eden insanları tercih etmeliyiz. Kendinizi yanınızda iyi ve rahat hissettiğiniz kişilerle iletişimde olmak, içinizdekileri olduğu şekliyle anlatmak hatta bazen ağlamak duyguların sıkışmadan salıverilmesine yardımcı olacaktır.

3.Günlük Tutun

Günlük Tutun
Günlük Tutun

Bir şeyleri düşünmek ya da konuşmak başka, yazmak ise bambaşka etkiler doğurur. Gün içinde yaşadığınız tüm sıkıntılı süreçleri günlüğünüze not ederseniz, onlara daha geniş bir açıdan bakma fırsatı yakalarsınız. Kelimeler ve cümleler aktıkça içinizdeki üzüntüde azalmaya başlayacaktır. İçinizde birikmiş öfke, kırgınlık, hüzün gibi duygular kaleminizin ucundan akıp yazı olacaktır. Siz yazmaya devam ettikçe farkında olmadığınız ayrıntılarla karşılaşabilir bazı açılımlar yaşayabilirsiniz. Lütfen buna izin verin. “Bu konunun o konuyla alakası olamaz” gibi yargılardan uzak durun. Sizi o an üzen şey görünenin ötesinde olabilir. Birine bu sebeple kırıldıysanız ya da birini suçladıysanız o an durup olayın o kişi ile alakalı olmadığını fark edebilirsiniz. Sizi bu kadar yoğun olarak kederlendiren şey bir zamanlar yok sayarak bastırdığınız, içinizde katılaşıp kalmış bambaşka olaylar ve hisler olabilir. Bunları yakaladıkça şu an sizi üzen şeylerin sebeplerini anlamanız kolaylaşacak ve eskiden kalan tüm sıkışıklıklar da açılmaya, görünür olmaya ve hafiflemeye başlayacaktır.

Son Not

Yaşadığınız her ne olursa olsun, bu tarz duyguları yalnızca sizin yaşamadığınızı bilin. Her duygunun insani olduğu ve sizin tüm bu duyguları yaşamaya hakkınız olduğu konusunu kabullenin. Hiçbir şeyi bastırmayın, kendinizi sorgulamayın, her an pozitif olmaya çalışmayın. O an hissettiğiniz neyse yaşamak için kendinize alan tanıyın. Kabullendikten sonra harekete geçin, sosyalleşin ve bunu yazarak ortaya koyun. Acıya yapışmayın ama onu yok saymanın da iyi bir fikir olmadığını bilin. Bırakın akışta, kendi hızınızda tüm duygular geçip gitsin.

 

Keyifli ve enerji dolu bir gün dilerim.

Dr. Yasemin GEÇERLER