Yeni bir ilişkiye başlayan herkes, bunun bir ömür boyu mutlu, huzurlu, sadakatle sürmesini ister, bunu ümit eder. Aslında ilk başlarda zaten her şey o şekilde ilerler. Ancak aradan biraz zaman geçince, ilk önceleri heyecan dolu ve sıra dışı olan her şey daha standart, daha bilindik, daha rutin bir hal alınca birtakım huzursuzluklar da baş gösterir. İki tarafın da sevgisi devam ediyorsa zorluklara ve monotonluğa rağmen bir şeyler devam eder, çaba gösterilir. Sevgide azalmalar, kırılmalar yaşanmaya başladığında ise iki kişiden birisi daha erken pes eder ve cesaret varsa ayrılık, cesaret yoksa genellikle kaçınılmaz son birinin sadakatsizliği, yani aldatma olur. Bu aslında beklenen bir durum halini almıştır. Ne kadar kötü ve kabul edilemez olsa da aldatmanın tarihi, neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Her ne kadar insanlar evrilmiş, hayat şartları değişmiş, imkanlar çoğalmış olsa da hala güdüler ve doyumsuzluklar insanları yöneten en belirgin güçler olarak geçerliliğini korumaktadır. Peki, insanın aldatma ile olan bağı hangi sebeplerle ortaya çıkar, neler insanları aldatmaya yönlendirir ya da aldatılan kişi gerçekten masum mudur, yoksa asıl sorun aldatılanda mıdır?

Aldatma sebepleri nelerdir?

• İnsan; yeniye, heyecana, tehlikeye olan doğal zaafı yüzünden aldatır.

Ne yazık ki; insanoğlu doyumsuzdur ve her zaman kendinde olmayanın, yeninin peşinden koşar. İnsanlar çoğu zaman istediklerini elde ettiklerinde içlerindeki heyecanı da kaybederler ve heyecansız bir yaşam hiç de çekici değildir. Kendinde olmayanı elde etmeye çalışma, kendinin olanı uyandırmadan yeni birini tanıma aslında heyecanlı olduğu kadar da tehlikelidir ve acı, ama gerçek ki; insan bu tehlikenin yarattığı adrenalini sever.

• Kendinden sıkıldığı için, hep aynı ilişki içinde hep aynı kalan kendine dayanamadığı için, kendinden mola almak için aldatır.

Uzun soluklu bir ilişkide her şey çok fazla yolundaysa, tartışacak bir husus bile kalmamışsa, kişi karşısındakinden olduğu kadar kendinden de sıkılmıştır. Artık ilişkiye yeni başladıkları zamanlardaki gibi giyinip süslenmesine, kendini anlatmaya çalışmasına, onu elde etmek için çaba sarf etmesine gerek kalmayınca kişi ortaya çıkan kendinden hoşnut olmaz. Tıpkı bir yaşlanma sürecine girmiş gibi olan hayatını canlandırmak için yeni heyecanlar peşinde koşar.

• İlişkide kendini sıkışmış, kapana kısılmış hissettiği için, özgürlük, özerklik ihtiyacı ile aldatır.

Düzenli ve uzun süreli bir ilişkide herkesin rolleri bellidir, saat kaçta yemek yeneceği, ne zaman dışarı çıkılacağı, hatta ne zaman seks yapılacağı bile bellidir, artık her şey standartlaşmıştır. İşte böylesi bir düzen kesinlikle dayanılması güç bir tutsaklık doğurmaktadır. İlişkilerde herkesin bir sorumluluk ve kısıtlı bir özgürlük alanı vardır. İşte bu zincirleri kırma, eskiden olduğu gibi özgür olma isteğiyle yeni aşklara yelken açmak ihtiyacı ortaya çıkar.

• Yoğun cinsel gerilim arzusuyla aldatır.

“Yemek, içmek, sevişmek insanların en temel ihtiyaçlarıdır” felsefesi gereği, nasıl ki; yemeden, içmeden yaşamak çok mümkün değilse, istenen şekilde cinselliğin yaşanamadığı ilişkiler aldatma ile sonuçlanır. Bir ilişkinin sadakatle devam edebilmesinin en önemli anahtarlarından birisi, belki de en önemlisi tatmin edici bir cinselliktir. Aksi halde cinsel ihtiyaçların başkalarında karşılanması, yani aldatma arayışı başlayacaktır.

• Aşık olduğu için, bir başkasında annesinin kokusunu aldığı için aldatır.

Tüm erkek çocuklar annesine aşıktır, erkek çocukların ilk aşkları her zaman anneleridir. Hal böyle olunca da özellikle annesiyle iyi ilişkileri olan erkeklerin hayatlarına giren kadınlarda bir parça da olsa annelerini aramaları normaldir. İşte bu sebeple de annesine çok benzeyen, annesi kadar şefkatli ya da eğlenceli olan bir kadına kolaylıkla gönül kayabilir.

• Uygun yer ve zamanda tam da varoluşsal boşluğuna denk geliveren bir başkasıyla bütünlendiği İllüzyonuna kapıldığı için aldatır.

Hayatında bir şeylerin yolunda gitmediğini ya da tam olarak istediği gibi olmadığını düşündüğü anda, kendini aradığı anda o boşluğu dolduracak birisi karşısına çıkan kişi bu büyüye kolaylıkla kapılır. Sanki bu dünyadaki ikizini bulmuştur, kaybettiği diğer yarısını bulmuştur ve artık ondan ayrılmak istemediği için aldatır.

• Hep aynı aynaya bakmaya tahammülü kalmadığı için aldatır.

İnsanlar, birlikte olmaya başladıktan bir süre sonra birbirlerine benzemeye başlarlar. İlk başlarda sanki bu iyi gibi gelse de, kimse karşısındaki kişide kendini görmek istemez. Herkes aslında kendinde olmayanı, kendisinden farklı olanı görmek, elde etmek ister. İşte böyle bir durumda da her sabah gözlerini açınca gördüğü aynayı, bambaşka bir yüzle, bambaşka bir ruhla aldatmak daha çekicidir.

• Başka gözlerle görülmek, onaylanmak varlığına karşılık bulmak için aldatır.

Hayatında olan kişinin onu onaylaması, sevmesi artık sıradanlaştığında ya da onu tatmin etmemeye başladığında bir başkasının onayına ve beğenisine ihtiyaç duyulur. Başkaları da onun varlığını fark etesin, hatta takdir etsin diye aldatma yoluna gidilir.

• Başkasının arzusuna  arzu duyduğu için aldatır.

Uzun soluklu ilişkilerde kimi zaman arzu ve istek yavaş yavaş silinir ya da şekil değiştirir. Oysaki arzulanmak herkes için paha biçilemez bir istektir. Hem yeniden arzulanma isteği hem de kimi zaman sadece aynı kişi tarafından değil de, bir başkası tarafından da arzulanmak isteği aldatmaya sebep olabiliyor. Yani yeni birinin arzusunu çekebilmek heyecan verici olabiliyor.

• Daha özel, daha önemli, daha değerli hissetmek istediği için aldatır.

Hiç kimse sıradan olmak istemez, insanoğlunun içinde her daim en özel, en değerli olma isteği yatar. Bir ilişki devam ediyorsa genellikle zaten karşınızdaki kişi değerli ve özeldir. Ancak bunu karşıdakine yeterince hissettiremeyince, bu hissi başkalarında tatmak isteği ortaya çıkabiliyor. Başkaları tarafından beğenilmek, kişiye kendisini daha değerli hissettirdiği için yeni biriyle birlikte olarak aldatmak çekici olabiliyor.

• Benliğinin geçmişte sıkışıp kalmış ya da hiç elde edilememiş parçalarını kurtarma, tamamlama arzusu ile aldatır, Tut ki yaşanmamış ergenliğini yaşamak için aldatır.

Herkes bir heyecan, bir tutku, bir adrenalin yaşama arzusu duyar. Ancak bu hisler genellikle ergenlik ya da gençlik dönemlerinde gelir ve yeterince tatmin edilmişse ileri yaşlarda kendi yaşının gerektirdiği dinginliğe erişilir. Fakat zamanında yaşanmamışlıklar, ileriki dönemlerde kimi zaman doyumsuz, kimi zaman sapkın bir şekilde aldatma arzusu ile sonuçlanır. Özellikle de ergenlik, gençlik dönemlerini maddi ve manevi yoksunluklarla, imkansızlıklarla geçirmiş kişiler, ileriki dönemlerde imkanlara kavuştuklarında eskiden arzu edip de yaşayamadıklarını yaşayabilmek için eşlerini, sevgililerini aldatabiliyorlar.

• İlişki bazen ölüm gibi gelir yeniden hayatta hissetmek için aldatır.

Uzun süren bir ilişki kimi zaman çok sıkıcı bir yere doğru, hiç hayat ışığının görünmediği bir karanlığa doğru yol alır. İşte o zaman kişi, yeniden hayata dönmek için, yaşadığını hissetmek için başkalarına döner yüzünü ve aldatma ortaya çıkar. Çünkü her gün aynı sırayla, aynı şeyleri yaşamak, çoğu zaman sanki yaşamıyormuş hissi uyandırabilir. Oysaki farklı olana, sıra dışı olana karşı duyulan dayanılmaz çekici hisse karşı konulması güçtür. Heyecan insana yaşadığını hissettirir, hayatın devam ettiğini ve aynı kişi ile yılları geçirerek kendi içindeki kişiyi kaybetmeye başladığını hisseden kişi aldatmaya meyilli olur.

• Ölüme, travmaya, trajediye karşı metanet kazanmak için aldatır.

Kimse kaybetmek istemez, dramatik, trajik olaylar yaşamak istemez. Oysaki ölüm, travmalar, trajediler, arabesk olaylar yaşamın tam da içinde bir yerlerde bizleri bekliyordur. Aslında ne kadar çok trajedi yaşarsak, o kadar çok güç ve direnç kazanırız. Birkaç kez kaybetmiş insanlar için artık kaybetmenin bir acısı kalmaz. İşte bu bağlamda dramatik olaylara karşı direnç kazanmak için insan kimi zaman elindekini kaybetmeyi göze alır, hatta hayatına yeni giren tarafından da terk edilmeyi peşinen kabullenir.

• Yerleşik olduğu ilişkideki cinsel ve duygusal tatminsizlik yüzünden aldatır.

Düzenli ve uzun süreli bir ilişki pek çok kişi için huzur ve güven ifade etse de, aslında bir alışılmışlığın, sıradanlığın hayat bulmuş halidir. Pek çok uzun süreli ilişkide bir zaman sonra cinsel ve duygusal anlamda tatmin kalmaz, isteksizlikler başlar. Artık neredeyse her bir davranışına, her tepkisine, gülüşüne, bakışına, cinsel yönelimine ve isteklerine aşina olunan, her bir özelliği ezberlenen kişi ile bir şeyler yaşamanın heyecanı kalmayabilir. İşte o zaman arzularının tatmin edilmesi arayışıyla aldatmalar başlar.

• İlgisiz, özensiz, sevgisiz fiziksel ruhsal şiddet uygulayan ya da aldatan eşten intikam alma arzusu ile aldatır.

Aslında hiçbir şeyin yolunda gitmediği, ilginin, sevginin olmadığı, bir zorunluluk haline gelen ilişkilerde aldatma kaçınılmaz bir son olarak karşımıza çıkar. Hele bir de duygusal ve fiziksel şiddet varsa, ihanet söz konusu ise artık akla gelen tek şey karşı konulamaz bir intikam hırsı ve bunun sonunda da aldatmadır. Herkes en iyisini hak ettiğini, en değerli olduğunu düşünürken, en doğru olanı talep ederken değersizlik, şiddet ve ihanetle karşılaşınca intikam alma isteği ve karşıdakine en büyüğünden acı verme isteği dayanılmaz olur. İntikamların en iyisi de aldatma ile kendini gösterir.

• Her şey yolundayken, boş bulunduğu ya da koşullar uygun olduğu için aldatır.

Yukarıda sıralanan 15 tane aldatma sebebini bir kenara koyup da aslında hiçbir sebep yokken aldatanları da düşünmekte fayda var. Çok sık olmasa da, bazı ilişkilerde aslında her şey yolundadır, ilişki mükemmel gidiyordur. Ancak eşlerden birisi bir anda kendini başkasının kollarında buluverir ya da o anki koşullar aldatma için çok müsaittir, eşinin, sevgilisinin bu durumdan asla haberdar olmayacağından emindir. Bu tür durumlar çok da hayal edildiği gibi sonuçlanmasa da bazıları sadece fırsat buldukları için aldatırlar, aslında akıllarının ucundan bile aldatma geçmemişken, bir anda kendilerini böyle bir durumun içinde bulabilirler. Yani her zaman aldatmanın çok mantıklı ya da en azında açıklanabilir bir sebebi olması gerekmiyor.

• İnsanoğlu özünde tek eşli olmadığı için aldatır.

Kim ne derse desin; tek eşli olmak, çok uzun yıllarca, bir ömür boyunca tek bir kişi ile yaşamı devam ettirmek zordur. Aslında bu şekilde tek eşli bir yaşam sürmek insanoğlunun doğasına aykırıdır. İnsan, her daim yeni olanı, kendinde olmayanı, ona heyecan vereni merak eder, deneyimlemek ister. İnsan doğası gereği doğru olan da budur. Oysaki toplum ve genel ahlak kuralları tek eşliliği salık verdiği için, aile kavramı bunu gerektirdiği için tek eşli olmak adına kişi kendini zorlar. İşte bu zorlayış her zaman olumlu sonuç vermeyebiliyor, insanoğlu doğasına dönüp aldatmayı seçebiliyor.

Koronavirüs ( Covid-19), sizde travma oluşturduysa ve sürekli olarak bu konu ile ilgili yoğun ve süreğen kaygı hissediyorsanız ve  neler yapacağınızı, nasıl baş edeceğinizi bilmiyorsanız bunu birlikte çalışabiliriz. Online terapi almak isterseniz bana bu numaralardan ulaşabilirsiniz.

Uzman Klinik Psikolog Diana Güler
Telefon: 0216 266 24 48 & 0533 086 30 22
Mail: info@dianaguler.com
İnstagram: dianagulerr