Hepimiz bir karara varmamız gereken durumlarla karşılaşırız. Bu güç durumlarla baş etme biçimimiz, başarı ve yenilgi arasındaki ayrımı belirler. Bir sonuç alma konusunda takıntılı hale geldiğimizde, “bir konuda endişeli olmak” diye adlandırdığımız hayali gerginlikler yaratırız. Zihnimizi, istemediğimiz ama yine de bizi ele geçiren olumsuz düşünceler yaratmada kullanmak, kaygının en uygun tanımıdır. Ya iyi ya da kötü bir seçim yapacağımız gibi sınırlayıcı bir fikirle yola çıkınca, işler de kötü gitmeye yatkın olur. Bu tarz bir ikilik, sorunların olabilecek en kötü sonuçlarıyla var olduğu bir endişe ve kaygı durumunda gelişir.

 

Buna, kısıtlı farkındalık ya da tepkisel zihin aşaması denir. Bütün “kötü” seçimlerimiz, kısıtlı farkındalıkta yapılmıştır. Bu tip bir düşünme, bizi tepkisel zihnin kurbanı yapar. Sonunda da, seçimlerimizin arkasındaki itici güç, korku, endişe ve umutsuzluk gibi insani duygular oluverir. Neden hep yanlış kararlar alıyorum diye kendinize soruyor ve daha iyisini yapmak istiyorsanız, size bir kaç önerimiz var.

Kısıtlı farkındalığın nasıl kötü seçimlere yol açtığını görmek için şu durumlara bir göz atalım:

 

  • En kötüsünü bekliyorsunuz:Burada, beklenmedik olumlu bir sonuç çıkma ihtimalini bile düşünmeden, sadece negatif sonuçlar üzerine odaklanırız.
  • Ani dürtülere göre hareket ediyorsunuz: Eylemlerimizin nelere yol açacağını düşünmeden, aceleyle harekete geçeriz.
  • Korkuya saplanıp kalırsınız: Başarısızlık ve kaybetmeden duyulan çok büyük korku, iyi bir ödül ihtimaline ağır basar.
  • Kurban rolünü oynuyorsunuz:Sahte bir gurur, daha yüksek bir düşünce ve güç verici kararların arasına girer.
  • Kontrolü elde tutma konusunda takıntılısınızdır: Daha derinlerdeki bir kontrolü kaybetme duygusundan gelen kontrolü ele alma ihtiyacı, işe yaramayan seçimler yapılmasına neden olur.
  • İyi tavsiyeyi görmezden gelirsiniz: Ego ya da kendi gözümüzde sahip olduğumuz yanlış bir imaj, cesaretlendirici tavsiyeler almamızı engeller.
  • Gizli niyetlerinizi göz ardı ediyorsunuz: Daha derin bir başarısız olma arzusu, sorumlukları bütünüyle üstümüze almamızı olanaksız kılar.

 

İyi ve yararlı kararlar aldığımız bir noktaya gelebilmek için, farkındalığımızı artırmalıyız. Kimse hayatın zor durumlar yaratmadığını söylemiyor. Fakat bu zor durumlar farkındalığımızı genişletir, bize öğrenmemizde ve büyümemizde yardımcı olur.

 

Kendi içimize bakmalı ve duygusal dünyamızı keşfetmeliyiz; yani seçimlerimizin ardında yatan içsel mekanizmaları. Her seçimi mantıksal bir hesaplamaya indirgemek, iyi bir seçime yol açan bir sürü şeyin önünü tıkar. Bunun yerine, hayatta yaptığımız bütün seçimlerin içimizde belli başlı duyguları tetiklediğini anlamamız gerekir. Peki nasıl? İşte farkındalığın işin içine girdiği yer burası. Daha yapıcı kararlar almamız sağlayacak daha saf bir farkındalık alanına girmemiz için bir kaç öneri:

  1. Farkındalık durumunuzu gözden geçirin

Bir değişim yaratmadan önce, düşüncelerinizin sizi nasıl kısıtladığını ve sorunlara yol açtığını görmeniz gerek. Kendinin tamamen farkında olan biri, nasıl hissettiğini, ne tarz varsayımlarda bulunduğunu, beklentilerini ve temel inançlarının nasıl etkilendiğini rahatça anlatabilir. Bunları bilmek, dürüstlük ister.

Korkularımızla dürüst bir şekilde yüzleşirsek, en büyük yeteneğimizi bulabiliriz. Bütün bunların bilincinde olmak, öz farkındalığımızı artırır. Kendinize karşı ne kadar dürüst olursanız, kendi yarattığınız illüzyonlardan da o kadar kolay kurtulursunuz ve bu da size,daha açık bir zihinle seçim yapma becerisi katar.

  1. Çözüm aşamasına ulaşın

Çözüme odaklanan bir davranış biçimi düşünün. Hiç bir sorunun çözümü, sorun aşamasında yatmaz. Çoğumuz, sadece olumsuz olanı gördüğümüz bir kısıtlı farkındalık alanında takılı kalırız. Bu aşamada kalmak, bize sadece mücadele getirir. Seçimlerimizi korku, kaygı, hayal kırıklığı ve bitik bir enerji üzerine yaparız. Bakış açımızı genişletirsek, başka şeyleri de görebiliriz ve çoğu zaman manzaranın içinde bir çözüm de belirir.

 

  1. Her bir senaryodaki belirsizliği bulun

 

Karar alırken iyi ve kötü temelinde düşünmek yerine, her durumun belirsizliğini benimseyerek daha dengeli bir bakış yakalamaya çalışın. Belirsizliği kabullenin ve onun tadını çıkarın.

Benzer şekilde, olumsuz gözüken bir durum hayatımızın en iyi dakikalarının tetikçisi olabilir. Geçmişte yaptığınız “kötü” bir seçimi düşünün; bu seçim sonucu ortaya çıkan olumlu şeyler nelerdi? Ayrıca, doğru kararlarınız nasıl olumsuz sonuçlar yarattı? Bu egzersiz, farkındalığımızı saf bilinç düzeyinde genişletir; yani sorunların olmadığı ve sayısız ihtimalin olduğu bir düzey.

Eğer hayatı ve kendimizi tam bir farkındalıkla kabullenirsek, seçimlerimizde hep kazançlı çıkarız. İster doğru kararı verelim, ister bir şeyler ters gitsin; bu, farkındalığımızı artırır, hatalarımızdan ders almamızı sağlar. Nihayetinde tek yanlış karar, sonucunda bir şey öğrenmediğimiz karardır.