12 yaşımdayken, panik atak geçirme sanatında çoktan ustalaşmıştım. Beni gecenin ortasında yataktan çıkarırdı, kalbim çarpardı, ciğerlerim hızlanırdı, bedenim kontrolsüz şekilde titrerdi ve zihnim açık şekilde düşünemezdi.

Ölüyor gibi hissederdim.

Pek çok sene boyunca bu şekilde çile çektim. Ebeveynlerime söylemedim çünkü çok hasta bir babam vardı ve annemin omuzlarına fazladan bir endişe yüklemek istemedim.

Yıllar sonra ABD’de yaşıyordum ve nöropediyatri alanında fizik terapi uyguluyordum. Hayatımın bu döneminde insan beynine dair çok şey biliyordum. Benim için büyük bir tutkuydu. Yine de insan beynine ve onun sinir sistemine dair tüm bu bilgilerim panik atakların geçmesini sağlamadı.

Hatta daha kötü hale geldiler.

İlaçlardan kaçınmamdan dolayı bazı “panik araçlarına” güvenmeye başladım ve bunları yıllar içinde sezgisel olarak öğrendim. Beyinde uzmanlaşmış bir klinisyen olana kadar bu araçların listesi büyüdü.

Anksiyete ve panik geldiğinde, hemen nefesime odaklandım.

Derin, uzun nefesler (nefes verme odaklı) gergin, kaygılı ve panik modunda olduğunuzda yapılması gereken en önemli şey.

Ciğerlerden değil diyaframdan nefes almayı unutmamalısınız. Bu tip bir nefes alma uygulaması vagus sinirini aktifleştirir: bu sinir sinir sisteminin ve bunun sonucunda bedeninizin rahatlamasından sorumludur.

Beden rahatlatma panik araçlarımın ikincisiydi.

Anksiyete kan damarlarının daralmasına sebep olur (bacaklar hariç) ve kasları da sıkar. Dikkatinizi bedeninizdeki her bir bölümü teker teker rahatlatmaya verince, neredeyse hemen daha sakin hissetmeye başlayacaksınız.

Panik atak sırasında yalnızsam, mırıldanmaya başlarım.

Bu uygulama anksiyetede işe yarar çünkü ses tellerinin titreşimi de vagus sinirini aktifleştirir ve sempatik sinir sistemini hemen sakinleştirir (bu sistem savaş veya kaç tepkisi ile anksiyeteden sorumludur).

Bu üç uygulama yıllar içerisinde anksiyete ile başa çıkma konusunda bana çok yardımcı oldu.

İlk panik atağımı geçirdikten 25 yıl sonra, değişmiş bir insandım.

Büyük bir ruhani uyanış deneyimledikten sonra kliniği bıraktım ve bir neşe durumunda yaşıyordum. O sıralar bir yıldan uzun süredir günlük meditasyon yapıyordum ve anksiyetem mucizevi şekilde yok oldu.

Ruhani uyanışım tutkularımı beyinden şimdi gerektiği kadar takdir ettiğim başka bir büyük organa taşıdı:

İnsan kalbi.

Kalbimle günlük olarak çalışıyordum, onu meditasyon ve iyileştirici işler ile açıyordum. Bir şekilde, yıllar süren beyinde uzmanlaşma tüm hazinelerimizden en önemlisini unutmama sebep oldu:

Kalbimiz ve onun sevme ve iyileştirme kapasitesi.

Şimdi beyni ve kalbi eşit olarak seviyordum ve onların birbirine ne kadar ihtiyacı olduğunu fark etmiştim.

Bu neşe ve hayranlık durumunda başka bir epik panik atak geçirdim.

Annemle öğle yemeği yiyordum ve kalp ritmimde ani bir artış, ciğerlerimde kasılma hissettim. Bu his beni hazırlıksız yakaladı çünkü onunla yıllar süren mücadelemde anksiyetemin geçtiğini düşünmüştüm.

Çatalımı masaya koydum ve zihnimin panik, düzensiz düşünceler içinde yarıştığını fark ettim. Hastaneye gitmelisin, ölüyorsun!

Sandalyemde geri yaslandım ve okyanus havasını içime çektim. Favori ada restoranlarımızdan bir tanesinde annemle öğle yemeği yiyordum ve okyanusun favorim olan kısmına bakıyordum. Zihnim devam etti:

Kalk ve annen fark etmeden kaç.

Geçmişte, anksiyetem coştuğunda sosyal durumlardan kaçınmayı bir rutin haline getirmiştim. Ormanda tek başına kaçan yaralı bir vahşi hayvan gibi hissediyordum. Şimdi farklı bir kişiydim ve çok fazla deneyimim vardı.

Tekrar mindfulness hayatta kalma kitime uzandım (mırıldanma hariç). Nefes. Beden rahatlatma.

Ama aniden meditasyon deneyimim daha önce hiç kullanmadığım başka bir spontan uygulamayı getirdi: niyet.

Kalkıp ayrılmayı reddettim. Anneme birlikte hastaneye gitmeyi teklif etmeyi reddettim. Zihnimin emrettiği şeyi yapmayı reddettim. O anda, güçlü bir zihinsel niyet koydum:

“Niyetim zihnimi ve bedenimi sakinlik durumuna getirmek.”

Annem konuşmaya ve yemeğini yemeye devam etti, içimde olanların farkında değildi. Niyetimi zihnimde tekrar ettiğimde, bir değişim hissettim. Evet, gerçekten biraz daha iyi hissediyordum.

Bu anda mindfulness kitime başka bir araç daha ekledim: uzak gözlem.

Basitçe orada durdum ve panik atak geçiren bedenime baktım. Kendimi sakinleştirmeye niyetlendiğimde nasıl daha iyi hissettiğini gözlemledim. Ciğerlerimin nefesini gözledim. Zihnimin hızlanmasını ve sonra yavaşlamasını gözledim.

Uzak gözlem, kendiniz (bilinç kendini gözleyebilir) ve iç ve dışarıda olan biten şeyler ile aranıza bir mesafe koymanız anlamına gelir.

Yani kendi zihninizi düşünürken gözlemleyebilirseniz, gözleyen kimdir? Bazıları bunun gerçek siz olduğunu belirtiyor. Ona ne ad verirseniz verin, kendiniz ve beden ile zihninizin içinde devam eden kaos ile aranıza tarafsız bir mesafe koymaya çalışmalısınız.

Bunun ustalaşması en zor uygulama olabileceğinin farkındayım. En azından benim için öyleydi.

Zihniniz size öleceğinizi söylerken ve kalp ile bedeniniz korkarken kendinizi uzaktan gözlemlemeniz çok zor olabilir. Meditasyon uygulaması burada benim işime yarıyor.

Her türden meditasyon kendinizi kafatasınızın içindeki düşünceler akışından yavaşça uzaklaştırmanıza izin verir. Bu uygulama panik atak sırasında size yardımcı olmayabilir ancak günlük olarak kullanırsanız, zamanla panik atak ve anksiyeteyi tamamen önlemenize yardımcı olacaktır.

Sadece 2-3 dakika boyunca orada oturdum ve bedenimin panik atak geçirmesini izledim ve onu sakinleştirmeye niyetlendim. Bunun sonrasında anksiyete gitmişti.

Annem ne olup bittiğini hiç bilemedi ve bir şey olmamış gibi sohbetimize devam ettik.

Bu son panik atağımdı.

Nefes, beden rahatlatma, mırıldanma, niyet, uzak gözlem ve meditasyon.

Mindfulness hayatta kalma kitimdeki 6 uygulamayı denemeye hazır mısınız?

Bunlar hayatınızı tamamen değiştirebilir ve derin bir sukünet ve mutluluk durumuna yol açabilirler.